eçtiğimiz şubat ayında bir dil daha yok oldu. Andaman adalarında 65 bin yıldır yaşadıkları bilinen Bo kabilesinin dili, bu kabilenin son üyesi Boa Sr`nin 85 yaşında ölümüyle artık hiç kullanılmayacak şekilde yok oldu. İngiliz bilim adamları belki de bu dilden birkaç kelimenin anlamını çözmüştü ama onların bu dili asla kullanmayacağını adımız gibi biliyoruz. Bir dili o dilin gerçek sahipleri mi kullanır sadece?
Tarihte çok garip örnekler de var. Güney Amerika`daki bir kabilenin son üyesi kendisiyle birlikte yok olacağını düşündüğü için kendi dilini bir papağana öğretiyor. Kabile keşfedildiğinde tüm üyeleri çoktan ölmüştür ancak kabilenin dilini kullanan papağan keşif gününe kadar sahibinin başında beklemiştir.
Bu kabilenin dili papağan sayesinde çözülmüş ama kullananı olmadığı için yok olmuş durumda. İnsan bunları okuyunca kendi dili hakkında düşüncelere kapılıyor.
Türkçe sadece bir dil değil, konuşan birileri olduğu sürece T.C. kimlik numaramızdan daha önemli bir kimlik bilgisi bizler için. Fakat dilimiz son derece eprimiş durumda. Evet eprimiş. Yani yıpranmış, eskimiş. Kırgızistanlı, Azerbaycanlı Öztürkçe konuşan dostlarımızla konuşmakta zorlanıyoruz. Bazı kelimeleri çok kötü anlamlara çekmişiz, adeta bel altı espri cumhuriyeti dili oluşturmuşuz kendimizce.
Bazen bir harf değişimi bir anlamı büsbütün yok ediyor, şivelere göre değiştirilen harfler değil kastım; bilinçli olarak anlam kaymasına uğratılarak müstehcenlik katılan sözcükleri ifade etmeye çalışıyorum burada.
Evet, kafamıza silah dayalıymış gibi konuşurken şu doğru kelime miydi yanlış kelime miydi diye düşünerek de konuşamayız, yazamayız ancak yine de bu bizim dikkat etme sorumluluğumuzu kaldırmaz. Maalesef tahribat çok tamirat yok…