
Hatice Yaltırak
Ya kapitalistsindir ya Müslüman! Herkes safını seçmeli. Eşitlik, özgürlük, adalet -sosyal adalet gibi kavramlara vareste kalamayız. Verince tükenir sanıyorsak, Allah’ı tanımıyoruz demektir. Edindiğimiz servet zaten bizim değil, yerine ulaştırmamız için bize verilen emanettir. Kimin malıyla kime caka satıyoruz Allah aşkına!
Birikim dergisinin hazırladığı sol ve ilahiyat dosyaları, havada uçuşan “Hem solcuyum hem Müslüman” beyanları ve “kapitalizmin abdestlisi olur mu?” tartışmaları sürüp giderken, adına sıkça rastladığımız bir isim oldu İhsan Eliaçık. Aslında kendisi 30 yıldır İslami çevrelerde biliniyor. Müdavimleri onu kendi adını taşıyan blog`undan ve yazdığı aylık dergilerden takip ediyor.
Savunduğu görüşler nedeniyle hem İslami hem de sol çevrelerce yakından takip edilen Eliaçık, İslam’ın politik duruşunun sol olduğunu iddia ettiği için yeşil komünist, Allah’lı komünist ya da günümüzün Ebuzer’i diye anılıyor. Destekçisi de çok karşı çıkanı da.
İhsan Eliaçık; Ali Şeriati, Muhammed İkbal, Mehmet Akif, Said Halim Paşa, Cemalettin Afgani ve Aliya İzzetbegoviç`i üstadı olarak görüyor. Ebuzer dilini kullanıyor, evet. Zira o da biliyor olmalı ki, bu ve benzeri durumlarda hakikat söylenmez, haykırılır.
Canımızı sıkan bir garip adam…
İhsan Eliaçık’ın söyledikleri canımızı sıkıyor, bazı söylediklerini de anlamıyoruz. Eğer bir şeyleri anlayamıyorsak bu zihin kilitlerimiz yüzündendir. Bu kilitlerden sebep, işimize geleni anlar, gelmeyeni anlamayız.
Canımızı sıkıyor, çünkü biz onun da tespit ettiği gibi İslam`ın ruhuna aykırı olan durumları "Allah bizi zenginlikle, onları da yoksullukla imtihan ediyor / Allah kulları üzerinde nimetlerini görmek ister" diye açıklayarak sınıflar arasındaki uçurumu dinle meşrulaştırıyoruz.
Canımızı sıkıyor, çünkü Harun gibi gelip Karun gibi gidenlerden olmaktan korkmuyor, sermayenin birikmesine itiraz etmiyoruz.
Eliaçık’ın sıklıkla değindiği ve benim de doğruluğuna inandığım iki tanımlama var: Kenz Müslümanı ve Abdestli kapitalizm.
Kenz Müslümanı ne demek?
Kenz biriktirmek/yığmak anlamına geliyor. Eliaçık, Tevbe suresinin 34. ve 35. ayetlerine Ebuzer Gıfari’nin getirdiği yoruma sahip çıkarak; insanların malını haksızca yiyen, dini kullanarak mal yığan ve bu biriktirdiklerinden hiçbir şekilde Allah yolunda, kamu yararına harcamayan yani infaktan kaçınanları Kenz Müslümanı olarak tanımlıyor. Neyin kenze gireceğini belirlemede ise Hz. Peygamber (sav)’in bizzat bahsettiği, Hz. Ali ve Hz. Ömer’in de üzerinde hassasiyet gösterdikleri yıllık 4000 dirhem rakamını kıstas alacağımızı söylüyor.
Eliaçık’ın tespitlerine göre bu rakamı günümüze aktarınca görülüyor ki, bugün bir Müslüman’ın asgari geçim standardı aylık 4.000-5.000 TL’dir, bunun dışında para biriktiremez. Üzerinde bundan fazla para tutması kenze girer. Şu anda binlerce Müslüman bu rakama zaten ulaşamıyor.
Eliaçık’ın en çok dikkat çeken bir diğer tanımlaması ise abdestli kapitalizm. Bu tabirle emek ilişkilerini düzeltmeden, bölüşmeden, paylaşmadan sadece dini ritüelleri yerine getirenleri kast eden Eliaçık’ın; İslam’da mülkiyet konusundaki görüşleri ise şöyle: “İslam, büyük mülkiyetlerin ortaklaşa, küçük mülkiyetlerin de şahsen sahiplenilmesine izin verir. Bugün için bir Müslüman`ın bir evi, bir arabası, bir ailesi, çocukları ve ailesini geçindirecek kendi çapında bir işi olabilir. Bundan fazlasına sahip olmaya kalkmak ateştir.”
Kuran-ı Kerim`deki mesakin (geçim sıkıntısı çeken ve bunu kimseye söyleyemeyen kişiler) kavramı üzerinde de duran Eliaçık, Maun Suresi`nde öksüzü ve mesakini gözetmeyen kişilerin kıldıkları namazın boş olduğunun söylendiğini, bu sureye göre yanında asgari ücretle işçi çalıştıran kişinin boşuna namaz kıldığını, bu tarafıyla Maun suresinin kapitalizmin panzehiri olduğunu savunuyor.
Herkes safını seçmeli!
Peygamber ümmet için usve-i hasenedir ve biliriz ki öldüğünde hiçbir şey bırakmamıştır. Hz. Ebubekir İslam’a girdiğinde büyük bir serveti varken, öldüğünde 4000 dirhemden fazlası yoktu. Hakeza Hz. Ömer ve Hz. Ali’de de durum aynı.
İhsan Eliaçık’ın kendini niçin bu kadar paraladığını anlamak için de sadece Bakara suresini okumak bile yeterli aslında : “…Allah yolunda neyi harcayacaklarını sorarlar. De ki: O’nun için ayırabileceğiniz her şeyi (Bakara 219)”
Mutlak Vahy’in birçok yerinde namazda dikkat ve istikrardan hemen sonra başkaları için sınırsızca harcamanın zikredilmesi bize bir şeyler söylemeli. Halbuki Müslümanlar işine gelene cezai yaptırım uygulamaktan yana tavır alırken, işine gelmeyeni ahlaki bir öğüt olarak almakla yetiniyor.
Bir kadın, kışın en çetin zamanında bir otobüs durağını mesken edinmişse ve orada lime lime olmuş bir battaniyeye sarılmış halde yatarken, şık-şıkırdım giyinmiş beyaz yaka personeller öylece önünden geçerek, saymaya kalksan sayılmaz katlı plazalara girebiliyorlarsa, bir yerlerde bir hata yapılıyor demektir.
Beş vakit namazını, senede bir umresini aksatmayan bir patron, şirketinde istihdam ettiği üniversite mezunu bir genci haftanın altı günü, günde 12 saat üstelik de sigortasız çalıştırıp, asgari ücretten bir kerte hallice bir ücret ödeyerek o genci ve onu bin bir güçlükle okutan ailesini mahzun ediyorsa, bir yerlerde bir hata yapılıyor demektir.
İnanıyorsak, takkeyi önümüze koyup düşüneceğiz. Yoksulluğu kutsuyor değilim fakat “Fakri fahri! (Yoksulluğum övüncümdür)” demişse Peygamber (sav), bunun bize bir şeyi işaret etmesi gerekmez mi?
Hasılı kelam, ya kapitalistsindir ya Müslüman! Herkes safını seçmeli. Eşitlik, özgürlük, adalet -sosyal adalet gibi kavramlara vareste kalamayız. Verince tükenir sanıyorsak, Allah’ı tanımıyoruz demektir. Edindiğimiz servet zaten bizim değil, yerine ulaştırmamız için bize verilen emanettir. Kimin malıyla kime caka satıyoruz Allah aşkına! Müslüman bir toplumda sınıflar arası bu kadar derin uçurumlar olamaz. Lamı cimi yok, emaneti sahibine teslim edeceğiz.
Ez-cümle: Lehu’-l Mülk (Mülk Allah’ındır!)
*Murat Zelan /Amerika diye bir yer yok!-Birey yay.