
Türk tarihi açısından zaferler ayı olarak nitelendirilen Ağustos, Malazgirt’ten Mohaç’a ve Büyük Taarruz’a kadar önemli bir silsileyi içerisinde barındırır. Türk ismi zikredildiğinde herkesin aklına hiç şüphe yok ki ‘devlet’ ve ‘harp’ kavramları da peşi sıra gelecek, sanki birbirinden çok farkı olmayan eş anlamlı sözcükler olarak zihinde oradan oraya çarpıp duracaktır. Ekim ayı da, Ağustos kadar mühim olmasa da, bu üç meydan savaşı kadar önemli olan aynı zamanda Osmanlı Devleti’nin kazandığı ‘son büyük meydan savaşı’ olarak nitelendirilebilecek Haçova Savaşı’na zaman sahipliği yapmıştır. Haçova Meydan Muharebesi, içerisinde pek çok önemi haiz meseleler barındırır. Son büyük meydan zaferi olmakla beraber Kanuni devrinden sonra ordunun başında sefere çıkan ilk padişah olan III. Mehmet, Haçova’da ordunun başında ve savaş esnasında da ateşin tam ortasındadır. Haçova Meydan Muharebesi, Osmanlı Devleti’nin Avusturya ile yaşadığı sınır problemlerine, isyan eden Erdel Voyvodasının eklenmesinden sonra vuku bulur. Osmanlı Devleti Avusturya ile hudut sorunlarını çözmek ve isyankâr yöneticiye haddini bildirmek üzere sefer kararı alır. Devletin fetih politikalarında bir durgunluk yaşandığı aşikârdır. Bunu bilen Hoca Saadettin Efendi ve Sadrazam, bir canlılık katmak için III. Mehmet’i sefere ikna ederler.
Haçova Aslında Bir Haçlı Müdaafasıdır
Haçova’ya gelindiğinde 100 bine yaklaşan Avusturya ordusunun içerisinde Alman, İspanyol, Floransa, Macar, Çek ve Leh kuvvetleri vardır. Ekim’in 26’sında hücuma kalkan Haçlı orduları, Osmanlı merkez kuvvetlerini de aşarak, sultana yaklaşırlar. Yağmaya başladıkları sırada geri hizmette bulunanların hücuma kalkışmasıyla bir bozgun hali yaşarlar. Osmanlı Devleti’nde sefere çıkan her geri hizmet mensubu Yeniçeridir ve savaşmayı layıkıyla bilir. III. Mehmet’in de hocası Saadettin Efendi’nin telkini sonucunda dirayet göstermesiyle bozguna uğrayan ordu toparlanır ve genel bir hücum ile düşman mağlup edilir.