Bizans hududunda kurulan ve akabinde hudutta olmanın sağladığı imkanlar, dahi liderler ile talihin de yardım etmesiyle güçlenen Osmanlı Beyliği, İstanbul’un fethiyle beraber bir imparatorluk haline gelir. Özellikle Fatih’in ortaya koyduğu yeni yönetim tarzı, idari düzenlemeler ve uygulamalar, Osmanlı Devleti’nin temellerini oluşturur. Anadolu’dan Balkanlara ve oradan da Avrupa’nın ortasına kadar ilerleyen Osmanlı Devleti, aynı başarıyı denizlerde yakalayamaz. Her ne kadar kuşatma ve fetihlerde donanma kullanılsa da Osmanlı donanması hiçbir zaman coğrafi keşifler yapmayı başaran Avrupa donanması kadar başarılı olamayacaktır. Ta ki Barbaros Hayrettin Paşa’nın Osmanlı Devleti’ne katılmasına kadar.
Denizlerdeki Mutlak Zafer: Preveze
Hızır Paşa’ya kızıl sakalından dolayı Barbaros ismini batılılar verirken Yavuz Sultan Selim de Hayrettin nisbesini layık görür. Ağabeyinin şehit olmasından sonra Osmanlı Devleti himayesine girmek için bir talepte bulunan Hızır Hayrettin Paşa, Cezayir’de Yavuz Sultan Selim adına hutbe okutmuş ve onun gölgesi altında Cezayir hakimi olmuştur. Yavuz Sultan Selim’in vefatından sonra Haçlıların Akdeniz’deki hakimiyetini önlemeyi düşünen Sultan Süleyman tarafından 1534’te Beylerbeyi payesi ile Kaptan-ı Deryalığa tayin edilir. Avrupa’nın kalbine saplanan Osmanlı Devleti’ni denizlerde bozguna uğratmak isteyen İspanya, Papalık, Venedik ve Portekiz; Osmanlı’ya karşı bir Haçlı donanması oluşturarak başına Andre Doria’yı getirirler. Amaç, İstanbul’un işgaline gidecek olan yenilgiler serisini başlatmaktır. Doria komutasındaki 246 parça gemiye karşı Osmanlı Devleti donaması 122 gemiden müteşekkildir. Bir rivayete göre leventlerine boş kağıtlara ayetler yazmalarını ve denize atmalarını söylemesinden sonra rüzgar lehine döner. Denizcilik deyimiyle rüzgarın yardımını alan ve büyük bir inançla harekete geçen Barbaros Hayrettin Paşa, taktik zekası ile Doria komutasındaki Haçlı donanmasını yararak aralarındaki irtibatları kopartır. Muharebe sonunda daha büyük bir bozguna uğramak istemeyen Doria, denizcilik raconunda ‘korkaklık’ demek olan fenerlerini kapatarak kaçma, işine koyulur. Bu zafer, denizcilik tarihinin en büyük zaferlerinden birisidir. Sayısal farka rağmen kazanılan bu zafer bilginin, tecrübenin ve hiç şüphe yok ki imanın en büyük eserlerinden birisidir!