Bu sıralar gündemde olan bir konu var, eğitimin yüz yüze mi uzaktan mı olacağı. Eğitimin uzaktan olması hiç şüphesiz bazı sektörleri olumsuz etkileyecek.Mesela okul servis şoförleri, kantinler, kırtasiyeler vesaire. Durum ciddi olsa gerek; kırtasiyeler, geçtiğimiz gün haberlere konu oldu. Oraların ne kadar boş olduğundan, geçen sene bu zamanlarda öğrencilerle ve velilerle dolup taştığından bahsettiler. Veliler haliyle yüz yüze olacağı kesinleşmemiş eğitim için detaylı bir alışveriş yapmak istemiyorlar. Her sene dolup taşan kırtasiyeler, küçük esnaflar bomboş ve sessiz bu sene…
Bu vesileyle ilkokul yıllarımdan üniversite yıllarıma kadar alışveriş yaptığım, mahallemizin en köklü kırtasiyesini katık ediyoruz muhabbetimize. Dükkanın asıl ismi ne inanın bilmiyorum. O eskimiş tabelasında bir isim yazıyor muydu, onu da hatırlamıyorum. Ama bir önemi yok. Çünkü o kırtasiyenin adı Yücel Kırtasiye idi bizler için.
Yücel, kırtasiyede çalışan abimiz ve kırtasiyenin ortağı. Yıllarca oradan alışveriş yaptık. Okula gidiş ve okuldan dönüş saatlerimizde farklı bir yoğunlukla dolup taşan, küçük ama bir o kadar da sevimli kırtasiyede Yücel abi kimin neye ihtiyacı varsa itina ile karşılardı. Bazen yanında kardeşini ya da arkadaşını da görürdük yardımcı olmaları için. Ama çoğu kişi özellikle Yücel abi ile iletişim kurardı.
Özellikle internetten çıktı alınacağı, ödev yapılacağı zaman çağırırdı bizleri tezgahın arkasına, bilgisayarın başına ve onayımızı alarak işimizi görürdü. Bu yüzden neredeyse tüm sınıfın ödevi aynı olurdu. Herkesin ödev arkadaşı Yücel abiydi. Onun farklı bir ilgisi, farklı bir sevecenliği vardı. Hissederdik. Arkadaşlarımızla “Yücel kırtasiyeden yapalım, Yücel abi yardım eder” gibi destek arayan cümleler kurardık.
Üniversiteye başladığım yıl başka bir semte taşındığımız için birkaç yıl göremedim Yücel abiyi. Ama uzun yıllar ikamet ettiğim o semti ziyarete gittiğim bir gün uğradım yanına. Nasıl olduğunu, halen orada olup olmadığını merak ettim. Oradaydı. Aynı dükkan, aynı düzeni ile çalışmaya devam ediyordu. Başka öğrencileri ağırlıyordu tezgahlarda. Açıkçası beklemiyordum ama beni görür görmez tanıdı. Sanki aradan 10-20 yıl geçmiş gibi düşündüğümden olsa gerek şaşırdım, halbuki ancak 3 yıl geçmişti. Özlediğimiz mekanlara belirli bir aradan sonra gidince herhalde öyle oluyor. Çoğu kez deneyimlediğim bir his bu “uzun süre görüşmemiş gibi”lik. Ayak üstü muhabbet ettik Yücel abi ile. İyi esnaftı. Eğer oradaysa halen öyle olduğuna da inanıyorum.
İşte televizyondaki haberler sonrasında kardeşimle aramızda geçen bir muhabbetten geldik Yücel abiye. “İyi hatırlanmak çok güzel bir şey.” dedi kardeşim sonunda. Haklıydı. İşini severek yapan, iyi yapan, etrafına bunu hissettiren herkes iyi hatırlanmayı hak ediyordu. Aşık Veysel’in dediği gibi “Can kafeste durmaz, uçar / Dünya bir han, konan göçer / Ay dolanır yıllar geçer / Dostlar beni hatırlasın” İyi hatırlasın.