Günümüz dünyası her geçen gün hızla değişiyor. Bu değişimin belki de en görünür olduğu alan ise dijital dünya. 7’den 70’e herkes dijital dönüşümün aktörü ya da objesi olarak kendini bu yeni dünyada var ediyor. Medya sektörü ise malzeme olarak kullandığı verilerle yeni haber kaynakları elde ediyor. Diğer yandan sektör, geliştirdiği stratejilerle hedef kitlesini medya dünyasında aktöre dönüştürüyor.
Haberleşmenin tarihini ilk insana kadar götürmek mümkündür. İnsanın olduğu yerde eylem, eylemin olduğu yerde bilgi, bilginin olduğu yerde haber olacaktır. Bu yönüyle habercilik yine son iki insana kadar da sürecektir. Bilginin güç olduğu çağlarda insanoğlu haberleşmenin birçok imkanını keşfetmiş, en basit işlerden en sofistike alanlara kadar da fayda ölçüsünde istifade etmiştir. Örneğin; Kadim Çin’de, imparatorluk topraklarına bir saldırı gerçekleştirileceği zaman, Çin Seddi’nde bulunan kuleler dumanla işaret verir ve sıralı şekilde yüzlerce kilometrelik bir alanda askerlerin haberleşmesi sağlanırdı. Benzer şekilde Kızılderililerin de dumanla haberleştiği çeşitli kaynaklarda sabittir.
İnsanların teknikte gelişmeleriyle beraber haberleşme araçları da gelişmiş, (bilimin kabul ettiği şekliyle) Sümerler tarafından yazının bulunmasıyla da çeşitli antlaşmalar ve devletlerin işleyişleri hakkında metinler kaleme alınmıştır. Tarihin sonraki dönemlerinde yazının gelişmesi ve iletişimde farklı araçların kullanılmasıyla beraber yazıyla haberleşme devletler tarafından kurumsal bir araca dönüşmüştür.
İlk Gazete “Acta Diurna”dan Sanayi Devrimine Gazetenin Kısa Tarihi
Bilinen ilk gazete Roma İmparatorluğu tarafından MÖ 131 yılında Acta Diurna adıyla çıkarılmıştı. Günlük olaylar anlamına gelen Acta Diurna, kamusal haberlerin verildiği, duyuruların yapıldığı tahta zemin üzerine kazınan haberlerdi. Acta kelimesinin haber diline giren ve güncel anlamına gelen “aktüel” kavramına temel teşkil ettiği düşünülebilir.
1400’lü yıllarda Avrupa’nın matbaa ile tanışmasının ve kitap faaliyetleri yerel halkı da kapsayacak şekilde yaygınlaşmasından sonra 1605 yılında bilinen ilk kâğıt gazeteyi Alman yayıncı Johann Carolus yaptı. 18. yüzyılda Sanayi Devrimi’nin de etkisiyle The Times Gazetesi 1814 yılında seri üretime başlayan ilk gazete oldu. 1828’de ise ilk Türk gazetesi “Vakay-ı Mısriye” Kahire’de çıkarıldı.
20. Yüzyıl İletişimin Altın Çağı
20. yüzyıl teknolojik gelişmelerin en yoğun yaşandığı zaman dilimi olarak değerlendirilir. Radyo, televizyon gibi kitle iletişim araçlarının keşfedilip yaygınlaştığı, hayatımıza bilgisayar ve internetin girdiği yıllar 1900’den 2000’e kadar olan zamanı kapsar. Özellikle 1950 sonrası radyo ve televizyon büyük oranda vazgeçilmez teknolojik araçlar haline gelmiştir.
20. yüzyıl ortalarından itibaren radyo ve televizyonun hayatımıza girişiyle eşik atlayan iletişim, haberleşme ve reklamcılık gibi sektörler bilgisayarların piyasaya sürümüyle farklı bir boyut kazanmıştır. Bilgisayar ve internetle birlikte geleneksel medya olarak tanımlanan radyo-televizyon-gazete üçlüsü yayın alanını ve hedef kitlesini genişletmiştir.
Milenyum sonrası bilişim alanındaki gelişmelere paralel olarak yeni sektörler doğmuş, bunların en önde gelenlerinden biri de ‘dijital medya’ olmuştur. Toplumun internete erişiminin artması ve dijital alanda meydana gelen gelişmelerle birlikte matbu yayın yapan medya kuruluşları da 2000’li yılların başında dijital medya sektörüne adım atmışlardır.
Dijital Habercilik Sadece Metin Yazmak Değildir
Medyanın basılı yayınla birlikte dijital alana da dahil olması yeni bazı kavramları da beraberinde getirmiştir. Bunların en bilineni “Yeni Medya”dır. Henüz içinde bulunduğumuz zamanlarda doğan ve gelişen yeni medya için net bir tanım yapılamamakla birlikte geleneksel medyanın uyması gereken doğru habercilikle ilgili ilke ve kurallara temelde sahip olmalıdır. Yeni medyanın getirdiği en önemli yeniliklerden biri; sayfalarca yazıyla aktarılabilecek bilgileri ya da içeriği küçük bir video ya da infografik aracılığıyla kitleye sunabilmesidir.
Yeni medyanın en bariz alanlarından multimedya haberciliği bu konuda önemli bir örnektir. Multimedya haberciliği; görüntü, yazı, ses, animasyon ve fotoğrafların ihtiyaca uygun bir şekilde yerleştirilmesi ve bütüncül bir kurguyla hazırlanarak çevrimiçi haber platformlarında sunulmasıdır. İletilmek istenen haberin ya da mesajın anlam düzeyini zenginleştirmek için animasyon, grafik ya da efektler kullanılabilir.
Matbu haber araçlarında metnin ve tasarımın gücü ne kadar önemliyse, yeni medyada ses, görüntü, kurgu ve montaj o kadar önemlidir. Ancak bu durum videoda ya da grafikte kullanılacak metnin kalitesini göz ardı etmemize sebep olmamalıdır. Çünkü kurgusuyla, montajıyla kalite kokan bir yeni medya ürünü iyi bir metne sahip olmazsa istenen etkiyi oluşturmayabilir.
Web 2.0 İle Vatandaş da Gazeteci Oldu
Dijital dünyanın geçirdiği dönüşümle kitle, birinci nesil olarak tanımlanan Web 1.0’daki kullanıcı rolünden içerik üretir hale geldi. İkinci nesil Web 2.0 ile birlikte sosyal medyada kendini gösterme imkanı bulan insanlar, medya profesyonellerine hem içerik sağladılar hem de kendileri özerk bir medya platformu olarak bu içerikleri kendi ürünleri olarak sunabildiler. Böylelikle kişisel ve toplumsal talepler hızlı bir şekilde kitleselleşme alanı buldu. Buna en iyi örneklerden biri de 2010’da yaşanan Arap Baharı olaylarıdır. Tunus’ta başlayan olaylar neredeyse tüm Arap ülkelerine yayılmış, eski liderlerin bir kısmı devrilmek suretiyle iktidardan çekilmiş, bir kısmı da koltukta kalmaya direterek ülkelerini belirsizliğe sürüklemişlerdir.
Herkesin potansiyel muhabir olabildiği bu yeni döneme yeni medya da uyum sağladı. Teknolojik araçların gelişimi yani üçüncü nesil Web 3.0’la birlikte haberler ceplere ve çantalara da girmiş oldu.
Bu dönemde sosyal sorumluluk alanında çalışmalar paylaşan, kişisel tecrübeleri veya toplumun ilgi duyduğu içerikleri hazırlayan kişiler, hızla tanınarak fenomen haline gelerek bireysel manada bir yönüyle televizyoncu ya da gazeteci gibi davranmaktadırlar. Ayrıca uzun yıllar medya yüzü olarak faaliyet yürüten isimler bu dönemde özellikle Youtube üzerinden gazetecilik de yapmaktadırlar.
Web 3.0 Döneminde Habere Anlık Erişim ve Bilginin Doğruluğu Kaygısı
Ayrıca üçüncü nesille, akıllı telefon ve tabletlere uygun aplikasyonlarla haberin erişimi anlık sağlanmış oldu. Tabi sosyal medyada takipçi toplamak ve haberin doğru sunumu için de yeni meslek alanları doğdu. Bu meslekler içerisinde “sosyal medya uzmanlığı” en çok bilinenidir. Grafik tasarım, animasyon, kurgu ve montaj gibi alanlar da mesleki anlamda her geçen gün gelişmekte.
Tüm bu gelişmelerin gazetecilik açısından en büyük sorunu ise bilginin güvenilir olup olmamasıdır. Sosyal medyada paylaşılan bir bilginin hızla kitleye ulaşması ve infiale neden olması yeni medyanın bir problemi olarak öne çıkmaktadır. Dijital habercilik çalışanları teyide muhtaç bilgileri geleneksel medya kuruluşları olan ajanslardan takip etmektedirler. Ajansların haber toplama mekanizması, yereldeki muhabirler ve güvenilir kaynaklar aracılığıyla gerçekleşmektedir. Bu nedenle ajanslar hâlâ doğru haber kaynakları olarak değerlendirilmektedir.
Bununla birlikte bilgi kirliliğinin yoğun olduğu dijital alanda ulusal ya da uluslararası medya kuruluşları bile zaman zaman yanlış haberler girebilmekte ve ardından ilgili kişi ya da kuruluş tarafından ikaz edilmek suretiyle düzeltme yapmaktadırlar.
Haberciliği Ne Bekliyor?
En eski insan eylemlerinden kabul edilen haberciliği bundan sonra ne bekliyor sorusu önemli bir soru olarak önümüzde duruyor. Teknolojinin geliştiği, teknik araçların yaygınlaştığı, robotların yavaş yavaş kendini gösterdiği ve akıllı gözlüklerle sanal evrenlerin inşa edilmeye başlandığı günümüzde bile hızlı bir değişim söz konusu.
Yapay zeka ile çeşitlendirilen alanlarda her şey adım adım robotlaşmaya doğru gidiyor. 2010’dan bu yana robotlar belli alanlarda haber yazımına başladı. Çeşitli algoritmalarla belirlenen robotik gazeteciler dünya genelinde henüz büyük çapta yaygınlaşmadı. Durum onu gösteriyor ki bir süre sonra şartlar değişebilir, robot köşe yazarları ile bile karşılaşabiliriz.