
Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki istediğimiz her şeye anında ulaşabilmemiz mümkün neredeyse. Online alışverişler sayesinde yiyeceklere, giyeceklere, kitaplara; video kayıtlar ya da resimler aracılığıyla merak ettiğimiz yerlerin sanal gezintilerine; web uygulamaları ile eğitimlere; toplamda ise bilgiye. Merak ettiğimiz herhangi bir şeyi bir tık uzağımızdaki `bilge google`a sorarak anında konu hakkında bilgi sahibi olabiliyoruz. Kitaplar, makaleler, dergiler, bloglar, video kanalları vs. daha birçok mecra bize bu imkanı sunuyor. Ya da bu imtihanı mı demeliydim? Evet, imtihan. Çünkü aslında öğrendiğimiz her şeyin bir sorumluluğu bir hakkı var üzerimizde.
İş sadece araştırmakta, öğrenmekte, bilgiyi depolamakta değil ki. Bizim yaşamımıza nasıl bir etkisi oluyor bu bilginin; bu muhasebeyi yapabilecek bilinçte olmalıyız. Bizler okuduğumuz bir şeyi öylesine okumuş ya da öğrendiğimiz bir şeyi hiç öğrenmemişçesine yaşamış kişiler olmamalıyız. Çünkü dünyaya baktığımız pencere, bu pencerenin bizlere getirdiği yorum buna müsaade etmiyor. Bu yüzden dikkatli olmalıyız. Gördüğümüz her eğitime katılmak yerine kendi süzgecimizden geçirmeliyiz. Bizler niceliğe değil, niteliğe önem veren insanlar olmalıyız ki bilgimizin bir değeri olsun. Çok bilen değil, iyi bilenler olmalıyız. Öğrendiğimiz konuyu olabildiğince fazla özümsemeliyiz.
Bu noktadan baktığımızda kendimizi ilk etapta kötü veya suçlu hissedebiliriz. Çünkü bugüne kadar hiç düşünmeden öğrendik, hiç hesap etmeden bilgileri depoladık. Bu bilgileri çoğu zaman kullanmamayı, beceriye dönüştürmemeyi tercih ettik. Sonucunda da ayaklı kütüphanelere döndük ama kimsenin bizi okumasına izin vermedik. Öğrendiğimiz her şeyi kendimize sakladık. Ne kullandık yaşamımızda ne de kullanılmasına izin verdik. Ancak şimdi ufak da olsa bir ışık yandı zihinlerimizde. Öğrendiğimiz şeyleri neden öğrendiğimizi, bilgimizin hangi amaca hizmet ettiğini sorgulama vakti geldi. İşte o soru: Neden? Sorumuzun akabinde cevaplarımızı sıralamaya, cevapsız kalan soruların üzerine düşünmeye, cevaplayamadığımız soruları ortadan kaldırmaya başlayabiliriz. Bilgimize dair atacağımız en küçük adım; bizleri, çevremizi, etki alanımız içinde olan herkesi bir adım daha atmaya teşvik edecektir. Bu sayede artık bilgimizi sadece konuşmayacağız, yaşayacağız. Ve inşallah hesabını veremeyeceğimiz bilgileri sırtımıza yüklemeyeceğiz. Daha seçici olmak, bize hem uygulama hem öğrenme noktasında kolaylık sağlayacak diye ümit ediyorum.