07.05.2020 21:19
Genç Haber Merkezi
3081
İnsan kaybeder. Kim olduğunu, nerede olduğunu, ne istediğini, ne yaptığını bilemez olur; kendini kaybeder. Bu güzel bir haldir. İnsana dairdir. İnsandan başka bir varlığın deneyimleyemeyeceği bir oluştur. Oluştur, evet. Devam eder. Bir anlık gelip gidici bir şey değildir. Eğer çözümlenmezse aylarca hatta yıllarca insanın içinde kalır. İnsan fark etmez belki, belki de umursamaz. Ama içeride büyüyen bir hal vardır. Bu kaybolma hali insanı içten içe kemirir. Ama insan üzerinde durmaz. Belki bir gün, belki bir an ya da tek bir saniye o halle yüzleşmesine sebep olur insanın. Demiştik ya bu güzel bir haldir diye, güzellik tam da burada başlar. Artık insan fark eder, umursar ve üzerinde durur. Çünkü artık bu hal insanı insanlıktan çıkaran, kendinden uzaklaştıran, özüne yabancılaştıran bir hal olmuştur. İnsan denen varlık bu yabancıyla aynı bedende yaşamaya daha fazla dayanamaz. Kendisine dönmeye çabalar. Kim olduğunu düşünür, ne yaptığını düşünür, neden yaptığını, ne yapacağını, nasıl yapacağını düşünür. Bilinmezliklerle ve cevapsız sorularla dolu bir yaşam vardır artık önünde. Belki de bu halin güzel olduğunun bile farkında değildir o anda. Sıkışır bedeni, ruhu da bedenine sığmaz, kalbi bıraksa belki bir daha atamayacaktır yorgunluktan. Ama bilmeli ki iyileşmeler böyle başlar. İnsan bu halin tadını almadan, canı sıkılmadan daha iyisi için çabalayamaz. Bu yüzden bu halin ve oluşun her bir anını kazımalıdır zihnine ki yukarı sıçraması için basamak olsun bu hal ona, üzerine basıp tırmanabileceği bir destek olsun.
İnsan zorlanır. Türlü türlü kötülükler görür ama susar, sevmez ama rol yapar, duymak istemez ama duyar, görmek istemez ama görür. Elinde olmadan çok şey yaşar insan. Elinde olmadan noktası önemli. Her şeyi kontrol edemez çünkü. İstediği gibi olmayabilir bazı şeyler. Eşi, dostu, annesi, babası, abisi, ablası, kardeşi, arkadaşı, akrabası… Çevrelendiği bu kişiler belki zindanı olur bu hayatta. Ama insan bilmeli ki bu onun elinde değil, onun tercihi de değil, onun isteği de değil. Sonra insan yaşamaya devam eder. Kalbini yoklar arada atıyor mu atmıyor mu; bedeni iki büklümdür, gevşeyemez; ruhu bedeninden apayrı yerdedir, bütünlüğü ve birliği kuramaz. Artık insanın yabancılaşabileceği bir kendi bile kalmamıştır. Ta ki birisi ona kendini buldurana kadar. Ya da o, kendisini bulduracak kişiyi hissedene kadar…
İnsan yaşar. Bu hali deneyimlemesine sebep olan ve zihninden gelen her bir kareyi tekrar ve tekrar yaşar. O karedeki her bir duyguyu hiçbir anını atlamaksızın tekrar deneyimler, her kokuyu duyar, sözcükleri hatırlar, davranışları hisseder. Yeter ki en ufak bir şey zihnini tetiklesin. İşte insan burada ya kaçar ya donar ya da savaşır. Savaşmak iyileşmenin en kritik anıdır. Nasıl bir olumsuzluk yaşarsa yaşasın, insan bunu çözebileceğini bilmelidir. Çünkü güç içinde, kendisinde, en dipteki dehlizlerindedir. O dehlizlere ulaşması için belki de hayatının en kritik kararını vermelidir. Kaçmak yerine savaşmayı seçmeli, gücüne inanmalıdır insan. Kendisine rağmen, kendisi için bir iyilik yapmayı tercih etmeli ve bu yolda emin adımlarla yürüyebilmelidir. Yanında olduğunda ona güç veren kişinin desteğini kabullenmeli, ona güvenebilmelidir. Zihninden ya da iç sesinden gelen tüm olumsuz söylemlere, yıldırıcı serzenişlere karşın kalbinin, bedeninin duyumunu hissetmelidir. Olduğu yeri görmelidir, ayakları sağlam basmalıdır bulunduğu zemine. İnsan artık güçlü materyallerini toplamıştır. Kendisi, güveni, hissi, kalbi, bedeni, yol arkadaşı yanındadır.
Ve insan affeder. En başta kendisini affeder. Suçlama, yargılama, aşağılama, hakaret etme, küçümseme artık bitmiştir. Yere sağlam basan ve bu basmayı hisseden bedenle vardır insan artık. İçinden gelen bu güçlü enerjiyi dışarı akıtır. Çevresindeki insanları da affeder, yaşadığı olayları da. Onlardan gelen olumlu geri bildirimler insanın gücüne güç katar. Büyüdükçe büyür insan. Bedeni gevşemiş, ruhu bedeninde yer edinmiş, kalbi dinç bir halde kendisini bulur. Kendisini duyabilir, anlayabilir, onaylayabilir bir haldedir. Kayıp’lıktan bulma’ya geçmiştir artık. Kim olduğunu, nerede olduğunu, ne istediğini, ne yaptığını bilir haldedir. Ve bu hal destekle, inançla, iradeyle ömür boyu eşlik eder insana. Artık iyileşme ve bütünleşme gerçekleşmiştir. Çünkü güç insanın içindedir.