
Türk-İslam devlet geleneğinin tüm tecrübelerini hayata geçiren ve sürdüğü uzun ömürle beraber büyük bir devlet olan Osmanlı Devleti, genel kabule göre Kayılar tarafından kurulmuştur. Kayıların Türk tarihinde ve mitolojisinde; Oğuz Han’ın, Gün Han oğlundan doğan Kayı Han’dan ismini ve geleneğini aldığını kabul edilir. Moğol akınlarından sonra Merv’den yola çıkarak Kuzey Suriye hattını kullanıp doğu Anadolu’ya oradan da Bilecik-Eskişehir hattına gelirler. Bizans’a komşu olmaları belki de tarihin onlara açtığı en büyük talih yolu olacaktır. Etrafındaki diğer Müslüman Türk beylikler kendi aralarında mücadele ederlerken Kayılar, Bizans’a cihad-gaza düzenleyerek pek çok alp ve gaziyi saflarına katabilmiştir. Osman Bey ile tam bir beylik halini alan bu topluluk, zamanla devlete doğru evrilirken adını Osman Bey’den alan bir hanedan tarafından yönetilecektir.
Vahdettin Han Ateşten Gömlek Giymiştir
Hanedan-ı Ali Osman olarak zikredilen bu aile, kuruluşundan yıkılışına kadar Devlet-i Aliyye’nin başında durmuştur. Devlete nice şehzade ile 36 padişah veren bu ailenin belki de en talihsiz kişisi Sultan Vahdettin olur. Sultan Vahdettin, II. Abdülhamit tarafından verilen küçük bir köşkte kendi halindeyken; Sultan Mehmet Reşat’ın vefat etmesi ve öncesinde de veliaht Şehzade Yusuf İzzettin’in intihar etmesinden sonra tahtın yegane sahibi olur. O tahta geçtiği zaman Birinci Cihan Harbi, Osmanlı aleyhinde sonuçlanmak üzeredir. Tahta çıkmayı hiç ummayan, sağlık durumu da iyi olmayan Vahdettin Han, işgale karşı saltanatı ve hilafeti koruyarak mücadele edilmesi taraftarıdır. Bu bakımdan Milli Mücadele’ye karşı bir tutum takınmıştır. Milli Mücadele’nin başarılı olmasından sonra ikiliğin önlenmesi için Meclis tarafından saltanat kaldırılır. Son Osmanlı Sultanı Vahdettin Han da 17 Kasım 1922’te bir İngiliz zırhlısı ile ülkeden ayrılacaktır.