
Dergimizin Editörü Süleyman Ragıp Yazıcılar ile Okur Dergisi Editörü Yusuf Temizcan, her ay bu sayfalarda sizlerle birlikte olacak, samimi, gerçekçi ve tatlı sohbetler edecek. Sıcak bir sohbet kıvamında, uzunca bir nehir söyleşi arzu ediyorlar. Biraz ferahlamak, biraz sıkıcı gündemlerin dışına çıkmak ve biraz da kafa dağıtmak isterseniz keyifli bir söyleşinin sizleri beklediğini söyleyebiliriz.
YT: Süleyman abi, hayatınızda çok ağır pişmanlıklarınız var mı? Yoksa her şeyi, şairin de dediği gibi yerli yerinde mi görürsünüz?
SRY: Yusuf ne güzel kolay sorularla ilerliyorduk, zor sorularla terletme beni! :) Pişmanlıklarım çok ağır boyutlarda mı emin değilim, lakin elbette mâzide yaşanan birçok şey mahcup eder, düşündürür beni derin derin, insan olmak biraz da böyledir. Geçmişte kimin kalbini kırdıysam, kimi üzdüysem, kimin ahını aldıysam, elbette pişmanlık sebebidir, kalbimi burkar içten içe. Bu anlamda, Allah’a ve ahiret gününe inanmış her kişi, hatalarından ve günahlarından dolayı ne kadar pişmanlık duysa yeridir. Çünkü “Pişmanlık tevbenin ta kendisidir.” buyruluyor, dilerim bu da bağışlanmamıza ve ilahi affa uğramamıza vesile olur.
Sözün burasında, aklıma Musa Topbaş Efendi’nin vasiyetinden sonra açılan mektubundan bazı satırlar geldi, çok manidar ve ibretlik gelir bana, paylaşmak isterim:
“Ey kâinâtı yaratan, yerlerin, göklerin, kürelerin, zerrelerin, insanların, cinlerin, hulâsa bütün mahlûkâtın sahibi, yüceler yücesi, ulular ulusu Allâh’ım! Vârislerim bu zarfı açtıkları anda, Sen’in huzûr-i ilâhinde olmuş olacağım. Uzun ömür verdin, en değerli dostlarını fakir için rehber eyledin, dünyevî, uhrevî hiçbir şeyi esirgemedin, bol bol ihsân eyledin! Buna rağmen gayrete gelip de lâyıkıyla kulluk edemedim, koskoca ömür böylece geldi geçti. Hatâlar, noksanlıklar birbirini takip etti. Gönlümün istediği gibi yeşeremedim. Yalnız Sen’in yüceliğinle, Rahmânlığınla, Settârlığınla ve Gaffarlığınla tesellî buldum. Bu hakir, zayıf kulunun günahlarını, hatâlarını bağışla! Çünkü o Sen’i, Rasûl-i Edîb’ini ve bütün Sen’i sevenleri ve sevdiklerini sevmiştir…”
YT: “Pişmanlık tevbenin ta kendisidir” not ettim abi. Bazı kişisel gelişimciler “Hiç pişmanlık duymayın, geçmişe dönmeyin” der, demek ki pek haklı değiller… 20’li yaşlarınızın başına dönme imkanınız olsa neleri farklı yapmak isterdiniz?
SRY: İnsanları gözümde çok fazla büyütmezdim. Zamanımı boşa geçirmeme sebep olan tüm arkadaş gruplarından daha hızlı bir şekilde uzaklaşırdım. Edebî yanımı güçlendirecek, Refik Halid Karay, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Peyami Safa gibi isimlerin kitaplarını okumaya daha fazla önem verirdim. Daha cesur olup gerekli durumlarda ve ortamlarda muhataplarıma “Yeter yahu!” demeyi arzulardım.
YT: Kader, şüphe, tevekkül gibi konularda bazen çok soru işaretleri doğabiliyor. Siz bu meseleleri kendi iç dünyanızda nasıl hallettiniz?
SRY: Çok şükür, uzun yıllardır bu konularla ilgili birbirinden güzel eserlerden ve insanlardan, konuların çeşitli açılardan tahlilini yapma imkanım oldu. Allah vergisi bir iştah ile, öğrenmeye doyamadım, daima kendime bir şeyler katma derdinde oldum. Bu manada, bahsettiğin konuların ne kadar önemli olduğunun şuuruna vararak, gücüm yettiğince anlamaya çalıştım, meraklı sorularla ehil insanların kapılarını aşındırdım. Son etapta, bu tür meselelerde özü anlayıp ifrat ve tefritten uzak durarak, hayretin ve hüsnü zanların gölgesine sığınarak, dua ile, tevazu ile, had bilerek yol almanın, her dem Allah’ın lütfunu dileyerek yaşamanın en akıllıca iş olduğunu hissetmiş oldum. Hatta bu vesileyle güzel bir hatıramı da paylaşmak isterim.
20’li yaşlarımda, rahmetli Ahmet Yüksel Özemre’nin bir sohbetinde bulunmuştum. Tabii kendisi hem ilim sahibi hem de irfan sahibi çok kıymetli bir zattı, Zeytinburnu’ndaki Vefa Yurdu’nda doyumsuz bir sohbet gerçekleştirmişti. Meclis dağılırken, bir odaya geçti, kalan birkaç kişi olarak kapının kenarından içeriye süzüldük, yanı başında biraz daha soluklandık. Sorusu olan varsa sorsun buyurdu, ben de fırsat bu fırsattır diyerek söz aldım ve heyecanla şöyle dedim:
- Efendim, bunca yıldır ilimle ilgileniyorsunuz, bir profesörsünüz, atom, atom altı parçacıklar, kuantum vs. gibi konularda bizlerden çok daha büyük bir tecrübe sahibisiniz. Bunca bilgi birikiminizin penceresinden bakacak olursak, İslam’da “kader” mevzusuyla ilgili geldiğiniz nokta, ulaştığınız merhale nedir?
Şöyle bir süzdü beni, tebessüm etti, hayatım boyunca unutmayacağım “hürmet ve haşyeti cem etmiş bir eda” ile şu cevabı verdi:
- Evladım, kaderin anlaması olmaz, kaderin edebi olur! Ben tabii hayranlık besleyen ve muhabbetli nazarlarla gözlerim gözlerinde onu dinliyordum, sonra birkaç cümle ile açmak istedi bu cevabını ve şunları ilave etti:
- Nereye ulaşırsak ulaşalım, “İşte bulduk.” dediğimiz her merhalede, bir bakıyoruz bambaşka bir kapı açılıyor, daha yolumuz çokmuş diyoruz. Cenab-ı Hakk sırlarını kimseye açmıyor, kimse O’nun ilmini kuşatamıyor yavrum.
İşte böyle Yusuf. Allah rahmet eylesin, Ahmet Yüksel Özemre’nin o sözleri sanırım senin de soruna kâfi bir cevap olur. Allah’ın öğrettiğinden başka hiçbir bilgimiz yok, gaybı bilen, gerçek ilim sahibi yalnızca O’dur. Samimi niyetlerle, salih amellerle ve takva üzere yaşarsak, bildiklerimizle amel edersek, dilerim bilmediklerimizi de Allah bize öğretir, çünkü ilahi müjde bu yönde..
YT: Hakikaten çok esaslı bir cevap olmuş. Peki canı hiç din çekmeyen, namaz kılmak istemeyen, dua etmek içinden gelmeyen, ilahi olanla irtibat kurmaktan çekinenlere ne söylemek istersiniz?
SRY: İslam çok güzel, gelsenize :)
Latife bir yana, işin doğrusu buradan bir şeyler söylemek belki pek şık da olmayabilir, şu manada: Herkes tercihlerine göre bir hayat yaşıyor, hepimiz yapıp ettiklerimizden sorumluyuz ve kimsenin yarını belli değil, akıbetimiz meçhul. Bizlere hamdolsun iman nasip olmuş, İslam nimeti ile tanışmışız, bu büyük nasibin adeta içine doğmuşuz. Dilerim içinde bulunduğumuz bu eşsiz lütufların hakikatine erebiliriz ve kıymet bilenlerden oluruz.
Sorduğun soruda da iki boyut var: 1-) Din düşmanlarıyla, İslam karşıtlarıyla, Allah ve Peygambere savaş açmışlarla hiçbir yakınlığımız olamaz, ıslahlarını dileriz, onlarla her daim mücadele ederiz, bu kadar. Ebedî olan ahiretlerini perişan edecekleri için de gıyaplarında üzülürüz. 2-) Gerçekten dini meselelerde soru sormak ve şüphelerini gidermek için samimi ortamlar ve sahici insanlar arayan pek çok kişi var, çevreleri müsait değil, ehil insanlarla karşılaşmamışlar, güzel ortamlardan habersizler. Onları Üsküdar’da yer alan GENÇ’e buyur etmek isterim bu vesileyle, içlerini açacak, gönüllerini ferahlatacak, sorularına doyurucu cevaplar verecek güzel insanlarla tanıştırabiliriz, mutlu oluruz, bekleriz.
Belki konudan konuya atlıyormuşuz gibi anlaşılabilir ama burası serbest kürsü değil mi? :)
Evet, zaten böylesi güzel Yusuf, her ay ne soracaksın diye merak içinde oluyorum, ben de sana rahatça dilediğimi sorabileceğim için mutluluk yaşıyorum. Hem böylesi daha iyi, bak mesela, Urfa’dan Kemal Yetkin normalde pek az okur dergimizi, ağa çocuğu olmasına rağmen abone olmakta bile gecikir bazen. Lakin geçtiğimiz ay tebrik etmiş, köşemizle ilgili zevkli demiş. Kemal’in bu sözlerini bir işaret fişeği gibi yorumlamak lazım, doğru yoldayızdır inşallah, böyle devam derim. :)
Urfa’nın büyük ağalarından olan Kemal abiden onay aldıysak tamamdır bu iş :)
Bu köşeyi çok beğenip övgülerini iletenler oldu. Biz aslında kendi aramızdaki sohbetleri buraya yansıtıyoruz ama sizin sözünüz güçlü abi, ondan biraz. :) Kişiyi konuşturan dinleyicisidir demişler Yusuf, senin samimi hâlin ve soruların olmasa, cevaplar bu denli kolayca akıp gelmezdi diye düşünüyorum. Bu yüzden ben hususen sana teşekkür ederim. Dilerim güzel bir nehir söyleşi olur.
Yusuf Soruyor, Süleyman Ragıp Cevaplıyor
Son zamanlarda aklınıza takılan en mühim soru nedir?
Yersiz öfkeleri nasıl durdurabilir insan?
Türkiye’yi seviyorsunuzdur ama beğeniyor musunuz?
Yusuf bir şey mi ima ediyorsun? :)
İstanbul dışında gezdiğiniz şehirlerden hangisi sizi daha çok etkiledi?
Bartın Amasra mest etti beni.
Süleyman Ragıp Soruyor, Yusuf Cevaplıyor
OKUR Dergisi’nin editörüsün, stajyer arıyor musun?
Hem de nasıl :) Yetenekli her arkadaşa dergimizde yapılacak bir iş buluruz.
Kitaplığındaki fazla kitaplara talip olanlar için bir jestin var mı?
Fazla kitapları evdeki kitaplığımda tutmuyorum abi :) Dergiye gelen arkadaşlarımızı ise eli boş göndermemeyi adet edinmeye çalışıyorum.