Necibe Bayrak
Yıllar öncesinde internette karşıma çıkan bir fotoğraf vardı. Fıstık yeşili zemin üzerinde bir levha, üzerinde Deliler ve Veliler yazılı. Bu iki kelime cezbetmişti beni, renklerin tonu çok estetik duruyordu doğrusu. Geçtiğimiz günlerde aklıma ve gönlüme düştü. Deliler veliler hakkında küçük bir araştırma yaptım. Burası tam da bizim gibi delilere göre deyip yakın bir arkadaşımla Balat’a doğru yola çıktık.
Deliler Kahvehanesi’ni ararken Balat’ın ara sokaklarında dolaşmak muazzam bir histi. Sanki 80 90’ların İstanbul’una bir yolculuk yapmış gibi hissetmiştik. Manavların muntazam bir şekilde dizdikleri rengarenk meyveler ve o güzel tebessümleri, kıraathanelerdeki minik ahşap tabureler ve çay içip muhabbet eden mahallenin büyükleri görülmeye değerdi doğrusu.
Sonunda aradığımız yere gelmiştik. İçimizde tatlı bir heyecanla kahvehaneye girdik. Girer girmez ortamın büyüsüne kapıldık, hiçbir ayrıntıyı kaçırmak istemiyor her şeyi tek tek inceliyorduk. Böyle anlamlı bir yerin hikayesini mutlaka birinci ağızdan dinlemeliyiz dedik ve garson abladan bize deliler kıraathanesini anlatmasını istedik. Yanımıza oturdu ve anlatmaya başladı: “Burada gördüğünüz çalışanların hepsi gönüllü. Kimisi okulundan arta kalan vakitlerde buraya geliyor, kimisi iş çıkışı. Gönlünüze buranın aşkı düştü mü zaten duramazsınız. Balat İstanbul’un en yoksul semtlerinden biri. Buradaki çocukları eğitim alanında destekliyor, onlara dersler veriyoruz. Hemen birkaç bina ötemizde her gün düzenli olarak evsizlere yemek çıkarıyoruz. Sokak çocuklarına akşamları çikolata ikram ediyoruz. Hava kararmaya başladı mı dükkana gelmeye başlarlar. ” Hakikaten de üstü başı pejmürde birkaç çocuk dükkana gelip çikolata var mı diye sormuşlardı o gün. Biz sorular sormaya devam ettikçe muhabbet iyice koyulaştı ve hava karardı. Ablayı çok sevmiştik, birlikte bir hatıra fotoğrafı çekildikten sonra müsaade isteyip ayrıldık.
Eve giderken yaşadıklarımızı, dinlediklerimizi düşündükçe inanamadık. İçimiz içimize sığmıyordu. Tanıştığımız güzel insanların varlığına şükrettik. Tarifsiz bir huzurla dolmuştu içimiz. İkimizin de kafasındaki düşünce netti aslında: Deli olmak muazzam bir nimet. Delice sevmeli, delice istemeli ve güzel işler için çabalamalıyız. Bu tarz orijinal fikirler, güzel projeler deli insanların kalbinden çıkıyor genellikle. Bizi harekete geçirecek bir tutam delilik iyidir, gereklidir. Deli olursak velilik yolu bize açılır, hakikate biraz daha yaklaşmış oluruz. Balat’a yaptığımız mana dolu seyahat: “Başka insanların dertleriyle dertlenen samimi bir gönlün varsa, sen de deliler kervanına katıl ve harekete geç.” diyordu adeta.