
İbrahim Taha Gültekin
54 farzı inceleyip okuduğumda birçok güzel davranış buldum. Ancak bunlardan bazılarının farz olduğunu bilmiyordum. Günlük hayatımızda sıkça yaptığımız ama aslında kaçınmamız gereken pek çok davranışın açıkça yasaklandığını gördüm. Biz Müslümanlar olarak bu farzların ve yasakların hepsini bilmeli ve hayatlarımızı bu farzlara göre şekillendirmeliyiz. Daha dikkatli davranmalı, dinimizin kurallarına uymalıyız.
Bir imam hatip lisesi sınıfı olan sınıfımızda sürekli fıkıh ile ilgili tartışmalar olur. Genellikle pek bir şey bilmeden aklımıza ne gelirse söyleriz ve tartıştığımız konularda çok bilgili olduğumuzu zannederiz. Yaptığımız araştırmalar ise bir iki internet sitesinden öğrendiğimiz yarım yamalak bilgilerdir. Bu bilgisizlik ne yazık ki halkımızın çoğunluğunda da vardır. Hatta denk geldiğim bazı sokak röportajlarına dayanarak halkın çoğundan daha bilgili olduğumuzu söyleyebilirim. Ancak bu yeterli değil. Mesela ben 54 farz olduğunu daha yeni öğrendim. Daha önceden sadece 32 adet olduğunu zannediyordum. Daha bize nasıl, nelere dikkat ederek yaşamamız gerektiğini söyleyen temel kuralları bile bilmezsek nasıl bunlara bağlı kalarak yaşayabiliriz ki?
Sınıfımızda yaşanan bu tarz tartışmalarda genelde iki grup olur. Bir de bunların arasında kalan ve hangi grubu seçeceğine karar veremeyen ve tartışmayı izleyip arada karışıp laf atanlar vardır. Bir grupta bizim kendi aramızda ateistler dediğimiz, sürekli dinimizi sorgulayan ve bazen karşı çıkanlar vardır. Diğer grupta ise Müezzin lakaplı arkadaşımız önde olmak üzere dinimizi savunanlar vardır. Gruplar sürekli değişebilir. Arkadaşlarımız o anki menfaatlerine göre grup değiştirebilirler. Ben genellikle dinimizi savunan grupta olurum. Hatta bana yakın oturan iki arkadaşımla büyük tartışmalara gireriz. Bu tartışmalara bazen hocalar da katılır ve kimseyi kırmadan orta yoldan bir cevap vermeye çalışırlar. Bu cevaplardan bazen pek memnun olmayız ve tartışmaya devam ederiz. Sonra ailelerimize sorarız ve onların söylediklerini de birbirimizle paylaşırız. Sonuç olarak genellikle kimse fikrini pek değiştirmez.
İnternet hızlıca ve kolayca ulaşılabilen bir kaynaktır. Bu yüzden internetten bakmak kullandığımız ilk çözümlerden biridir. Ancak bu bilgiler güvenilir olmayabilir. Aylar veya yıllar sonra daha güvenilir kaynaklardan bilginin doğrusunu öğrendiğimizde iş işten geçmiş, yanlış bilgiyi tüm çevremize yaymış olabiliriz. İşte kitaplar bunun için vardır. Doğru bilgi için. Büyük fıkıh alimlerinin kitaplarını okumak bizleri aydınlatabilir. İlmihal kitaplarına ulaşım kolaylaştırılmalıdır. Camilerde, kütüphanelerde dağıtılmalıdır. Reklam panolarına farzlar yazılmalı, sürekli insanların gözünün önünde olmalıdır ki Müslümanlar bu farzlara bakıp yerine getirmeye özen göstersin. İlmihal çocuk yaştan itibaren öğretilmelidir. İlkokullarda, ortaokullarda, liselerde, üniversitelerde zorunlu ilmihal dersi olmalıdır. “Burası laik bir ülke, insanlara zorla dinini öğretemezsin!” diyenlere ise cevabım şudur; bu ders gayrimüslim vatandaşlara zorunlu olmayacaktır ancak eğer sen bir Müslüman isen kendi dinini öğrenmek zorundasın.
Sokak röportajlarında gördüğüm insanların fıkhi konularda bilgisizliklerine çok üzüldüm. Ezanın günümüzde Türkçe okunduğunu söyleyen iki adam, kelime-i şehadet getiremeyen insanlar, Sübhanekeyi okuyamayan insanlar, dört halife sorulunca dalga geçenler bile gördüm. Böyle insanlara dinimizi sevdirmeli sonra gecikmeden ellerine hemen küçük bir ilmihal kitabı tutuşturulmalı, hataları kendilerine gösterilmeli ve doğrular söylenilmeli. Bizim halkımız dünyevi konularda ne kadar cahil diyerek onları eleştirip de asıl odaklanılması gerekenin ahiret olduğunu unutan ve bu konuda hiçbir şey bilmeyen insanların da kendilerine bir çeki düzen vermeleri, fıkhı öğrenmeleri gerekiyor.
54 farzı inceleyip okuduğumda birçok güzel davranış buldum. Ancak bunlardan bazılarının farz olduğunu bilmiyordum. Günlük hayatımızda sıkça yaptığımız ama aslında kaçınmamız gereken pek çok davranışın açıkça yasaklandığını gördüm. Biz Müslümanlar olarak bu farzların ve yasakların hepsini bilmeli ve hayatlarımızı bu farzlara göre şekillendirmeliyiz. Daha dikkatli davranmalı, dinimizin kurallarına uymalıyız. Bilmeyenlere öğretmeyi de kendimize vazife bilmeliyiz. Kendi mezhep imamlarımızın sözlerine kulak vermeli, dinimizin emirlerini yerine getirmeliyiz. Eğer Hanefi isek bizim için büyük önder başkaları değil (İmam-ı Azam büyük önder anlamına gelir) Ebu Hanife olmalıdır. Dinimizi tam anlamak ve uygulamak için itikad, fıkıh ve ilmihal bilmeliyiz.