
İslamcılar’ı en iyi kendileri ifade eder. Bunun için de çığlık atmalarına gerek yok. İstikametlerini bozmasınlar, etkiyi bizzat oluşturmaya kalkışmak gibi bir ahmaklığa düşmesinler, yeter.
İslamcılar’ı (bu elbette onların tanımlaması) bu ülkenin marjinal azınlığı zannediyorlardı, son senelerde yaşadıkları şoklarla istikametleri epey saştı. Gerçi onlara kızamıyoruz aslında. Çünkü kendilerine verilen resmi tarih eğitimi aşağı-yukarı şöyle bir tablo çizmişti:
“Türk milleti omuz omuza verip Kurtuluş Savaşını kazandı ve düşmanı denize döktü. Ardından milli meclis kuruldu ve cumhuriyete geçildi. Hain Osmanlı Padişahı zaten yurtdışına kaçmıştı, hiçbir işe yaramayan, hatta sırtımızda yük olan hilafeti de milletin temsilcileri olan vekiller kaldırdı. Böylece modern bir yönetim biçimine sahip olduk. Ara sıra baş kaldıran asiler de yola getirildi. Devletin bekası için sert tedbirler alındı, ama bu sayede laiklik bütün yurttaşlar tarafından benimsendi…”
Resmi tarihin dışına çıkarak azıcık gerçek tarih okumuş olan herkes, yukarıdaki paragrafta en az sekiz yanlış olduğunu fark eder. (Yazının burasında durup yeniden saydım da o yüzden kesin rakam zikrediyorum. Ama yazdıklarımı tashih edip yazı kariyerimi daha başlarken bitirmek niyetinde değilim doğrusu!)
Böyle bir şablonla yetişen, tarihini, milletinin ve ülkesinin geçirdiği aşamaları bilmeyen bir zihin için, elbette son yıllarda ülkenin İslamcılar tarafından sarılması şok edicidir. Oysa bilmiyor ki, bu potansiyel zaten vardı. Son yıllarda sadece gün ışığına çıkma cesaret ve imkanını buldu o kadar. Hatta yıllar içinde öyle bastırılmıştı ki, gün ışığına çıkınca nasıl davranacağını bilemedi, bocaladı, yer yer fena halde çuvalladı, imtihanların bazılarını kaybetti, temsile soyunduğu değerlerden tamamen soyundu. Tabii, onlardan meselenin bu boyutlarını irdelemelerini, derinlemesine incelemelerde bulunmalarını, kıyaslar geliştirerek tarihsel perspektifler sunmalarını beklemiyoruz. Onların şoku geçene kadar, zaten devran dönmüş, emanet el değiştirmiş olacak. Bizim derdimiz, yaptıkları değerlendirme ve genellemelerin ne kadar uçuk olduğunu hatırlatmaktan ibaret. Sesimizi duyurabilirsek eğer.
Bu satırları, Türkiye’nin sol kesimleri içerisinde İslami camiayı en iyi tanıyanlardan birinin, Ruşen Çakır’ın elmalarla armutları toplayıp sonuç olarak karpuza ulaştığı yazı dizisini gördükten sonra yazmaya karar verdim. “Çakır bile böylesine inciler döküyorsa ortalığa” diye düşündüm “Okuduğu kitapların, yaşadığı nefretlerin ve sığlığının getirdiği bönlüklerin etkisiyle her gün yeni bir Amerika keşfeden yeni yetme internetçi / ‘oda’cılar neler yapmaz?”
(Ruşen Çakır’ın değerlendirmele-rinin belki tek isabetli yeri “Müslüman solcu”ların lideri olarak ilan ettiği bir şahsa değindiği kısımlardı. Zira bu zat-ı muhterem de, piyasadaki diğer namlı solcular gibi hırçın, kırıcı, çoğunluğun duygularına karşı alaycı ve tepeden bakan bir tavra sahip. Bu anlamda bir paralellik kurmayı başarmış Çakır.)
Hep şunu savunuyorum:
Türkiye gibi ‘köprü’ ülkelerde İslamcılar diğerlerini çok daha iyi anlar. Çünkü diğerleri’nin yaşadıkları hayatlar, İslamcılar için yasaklanmış, buna rağmen zaman zaman denenen hayat tarzlarıdır. Nefislere çekici geldiğinden, bunları tecrübe etmek, ayniyle yaşamak, içine girmek kolaydır. Onların hayatlarıyla burun burunadır İslamcılar. Kaçsalar da o hayatlar peşlerinden gelir.
Ancak diğerlerinin, İslamcılar’ın hayatlarına nüfuz etmeleri pek de kolay değildir. Namazı, senelerce izleseniz, kılmadan anlayamazsınız. Kur’an’ı, ona inanmadan çözemezsiniz. Cihadı, iman etmeden ve kalpte heyecanını hissetmeden kavrayamazsınız. Cami önlerinde cemaatle röportaj yaparak bilgilenemezsiniz İslam hakkında. Dolayısıyla, onları ancak onlardan biri olmaya samimiyetle niyetlenirseniz anlayabilirsiniz.
İşte bu nedenle, en aklı başında adamlar bile, bazen cahilliklerinden, bazen ‘çarpıcı’ başlık bulma iptilası yüzünden, bazen de tamamen kasıtlı şekilde yanlışlara düşüyorlar. Yazının başında vurguladığım şablonları azıcık aşan böylelerine de, ait oldukları dünyanın zincirleri izin vermiyor.
Yine aynı noktaya geliyoruz:
İslamcılar’ı en iyi kendileri ifade eder. Bunun için de çığlık atmalarına gerek yok. İstikametlerini bozmasınlar, etkiyi bizzat oluşturmaya kalkışmak gibi bir ahmaklığa düşmesinler, yeter.