Nedim Kaya
Bana kalırsa ne Polat’ın cevvallığı, ne İskenderin adiliği ne de Dayı’nın dobralığı; bu dizinin başarısında önemli bir şeyi gözden kaçırıyoruz. Daha önce son zamanlar başarılı olan kitaplar için yazdığım gibi okuyucu veya izleyici günlük hayattan izler bulduğu eserlere daha çok sahip çıkıyor.
Ergenekon merakı neler yaptırıyor. Nihayetinde başladığı birkaç yıldan bu yana toplam on dakika bile izlemediğim Kurtlar Vadisi’ni izlemeye başladım. Gerçi ben hala “acaba İskender büyük gerçek hayattaki Veli Küçük’ü mü temsil ediyor.”, “Geçen hafta rahmetli olan Sadi paşa Hilmi Özkök’e mi tekabül ediyor” falan aşamasındayım. Bana ilginç gelen dizideki hemen her karakterin gerçek hayattaki karşılığına yakıştıracak birini bulabiliyorum da Polat Alemdar’a karşılık gelecek birini bir türlü bulamadım; sordum 3 yıldır seyredenler de hala bulamamışlar. Karamsarlığa büründüm doğrusu, bütün o kötü adamların onlarcasını bir bir tesbit edebiliyorsunuz gerçek hayatta ama filmde panzehir meyanındaki karakterin gerçek hayatta karşılığı yok. Belki de dizinin başarısı burada yatıyor. Milletimiz filmde de olsa bu açığın kapatılmasından haz alıyor.
Aslında Kurtlar Vadisi’ni izlemeye Ergenekon davasındaki olaylar ve karakterlerle özdeşleşmeye başlamasından önce bir nebze karar vermiştim. Nasıl mı? 80’ lerin sonu 90’ların başına denk gelen o kapıların yeni açıldığı ve bir asra yakındır Türk dünyası ile kopardığı bağları tamir etme acelesi ile koşturan milliyetçi-maneviyatçı abilerin en aktif olduğu zamanlar. Nevzat Yalçıntaş Hoca o dönemi en verimli geçiren ve kendinden sonra bu misyonu üstlenenlere layıkıyla rehberlik etmiş bir isim. Yıllar önce Nevzat Yalçıntaş Hoca anlatmıştı. Kapıların açılmasından sonra ziyaret ettiği Azerbaycan’dan Kırgızistan’a Tataristan’dan daha çok Farsça konuşan Tacikistan’a, Balkanlardan Orta Asya’ya hatta Ortadoğu’dan Kuzey Irak’a her yerde Türkiye denince akla iki isim geldiğini görmüş; İbrahim Tatlıses ve Turgut Özal. Gittikleri heryerde kazara İbrahim Tatlıses müziklerine tesadüf ediyor bazen onun hakkında sorulara maruz kalıyorlarmış. Bu olay Hoca da bir İbrahim Tatlıses merakı meydana getirmiş. Gerçi olayı anlattığında hala arabesk falan dinlemiyordu ama bu sosyal olayın etkisi ile merakını giderecek sorular sormaktan da geri durmuyordu.
Yukarıdaki olayı fetva tutarsak bende de Kurtlar Vadisi merakı benzer bir şekilde başladı. Aylar önce Saraybosna’ya yaptığımız seferden bahsetmiştim yazımda. O seferde bahsetmediğim ilginç bir durum yaşadım. Namaz kılmak için havaalanına en yakın camiyi tercih edince çevrede “Vahabi Camisi” diye adlandırılan daha çok nisbeten radikal zihniyetli cemaatin devam ettiği bölgedeki standartlar dikkate alındığında ihtişamlı denebilecek bir camiye yolumuz düştü. Namazdan sonra âdetim olduğu üzere kaset ve kitap satan tezgâhlara yaklaştım. Cemaatin uluslararası kökeninden dolayı dünyanın her yerinden getirilmiş şöhretli islami eserler arasında “Kurtlar Vadisi” başlıklı DVD’ler en nadide yerini almıştı. Türkiye’den gelen islami eserlere pek sıcak bakmadıkları belli olan bu camide her tezgâhta birkaç adet Kurtlar Vadisi dizi veya filmi tek başına Türkiyeyi temsil ediyordu, hem de Boşnakça çevirisi ile. Sonra aklıma geçen kasım Azerbaycan seyahati esnasında gördüklerim geldi. Dizinin Türkiye’de yayınlandığı Perşembe günleri aradaki iki saat fark nedeniyle geç bittiğinden ertesi sabah DVD’leri derhal satışa çıkarılıyormuş. (Ertesi sabah olayını abartılı bulduğumu görünce çocuklar Cuma sabahı önceki gece yayınlanan bölümü CD’ ye yazıp önüme getirdiler de diyecek sözüm kalmadı.) Bazı taşra şehirlerinde gece geç saatlere kadar diziyi beraber seyretmek için kulüp kuranlar bile olmuş, hatta bu kulübün aktif üyelerinden bir doktor arkadaşı duyunca dudağım uçukladı, nitekim oradayken kendisi bizleri arasıra kültürü ile döverdi.
Bütün bunların üstüne bir de bütün yaz Şamil Tayyar, Zihni Çakır okuyunca kendimizi Polat Alemdar seyrederken bulduk. Bana kalırsa ne Polat’ın cevvallığı, ne İskenderin adiliği ne de Dayı’nın dobralığı; bu dizinin başarısında önemli bir şeyi gözden kaçırıyoruz. Daha önce son zamanlar başarılı olan kitaplar için yazdığım gibi okuyucu veya izleyici günlük hayattan izler bulduğu eserlere daha çok sahip çıkıyor. Batı da son zamanlar başarılı olan birçok dizi ve film ve hatta kitap aynı sebeple ortalığı kasıp kavurmakta.
Başlıktaki ifadeye gelince son Azerbaycan seyahatimde gençler anlattı. Bizim Azerbaycanlı haşarılar dizinin çok etkisinde kalıp bir Polat Alemdar çetesi kurmuşlar. Çete’nin Polat’ı, Abdülhey’i, Memati’si hepsi var. Her nedense gençler ilk işlerinde yakayı ele vermişler. Çetenin Polat Alemdar’ı polisteki ifadesinde şaşkınlığını dile getiriyormuş: “Polat Alemdar heç vax tutulabilmezdi (yakalanamazdı) ahı, ben nasıl yakalandım ona taaccüb eyliyirem.”