
Pegasus ismini hepimiz biliyoruz. Bilmeyenler için biraz bahsedelim. Kelime anlamı olarak “ilkbahar, iyi” demektir. Yunan mitolojisindeki Poseidon ve Medusa’nın iki çocuğundan birisi olan Pegasus ölümsüz, uçabilen bir küheylandır. Devasa iki kanadıyla havada uçarken dörtnala koşan bir at şeklinde görülür. Eğer Hollywood’a uzak değilseniz Pegasus’a da yakınsınız demektir. Peki, Türk mitolojisinde Tulpar adıyla bir Pegasus zaten var desem, ne dersiniz?
2013 IDEF fuarında, yerli savunma şirketi OTOKAR tarafından tanklarla beraber muharebe edebilecek bir askeri araç olarak tanıtıldı Tulpar. İsmini Türk mitolojisindeki Tulpar’dan aldığı söylenmişti. Nedir bu Tulpar ki askeri bir araca isim versin? Mitolojilere merakım olmasına rağmen daha önce duymamıştım bu ismi. Arkasındaki giz neydi acaba?
Tulpar kelime olarak azim anlamına geliyor. Göçebe bir topluluk için azim, yaşamak kadar değerlidir. Çünkü hayatı devam ettirebilmek için mücadele etmek gerekir. Atalarımız bu mücadeleyi üç kelime ile özetlemişler; at, avrat, pusat. Atalarımız Orta Asya’dan Anadolu’ya kadar olan serüvenimizde atlarına binmişler, pusatlarını kuşanmışlar ve yanlarına da hayat arkadaşlarını, eşlerini yoldaş edinip gelmişler. Biz atları evcilleştiren ilk toplum olarak, atlara sadece bir binek gözüyle bakmamışız. Onları yolumuza yoldaş etmişiz. En sadık dostlarımız demişiz onlara. Hâl böyleyken, efsanelerimizde ve destanlarımızda da başköşeye koymuşuz onları.
Manas Destanı’nda yiğit savaşçıların hızlı atı olarak bahsedilir Tulpar’dan. İki yanında devasa iki kanadı vardır Tulpar’ın. Kanatları sadece karanlıkta, büyük engelleri ve mesafeleri aşarken veya kendisi gözden tamamen kaybolacağında görülür. İnsanların dilinden anlayabilir, insanlarla konuşabilirler hatta farklı bir hayvana bile dönüşebilirler.
Sadece çok cesur ve yiğit savaşçı (batır-bahadır) bu ata sahip olabilir. Destanlarda Tulpar, kimi zaman bahadırlarla birlikte doğup, onlarla birlikte büyür, kimi zaman da sürüde cılız bir at iken yiğit güçlenip serpildiği zaman, bir anda küheylana dönüşür. Zor durumda kalan insanlara bir hızır gibi yardım eder.
Türk mitolojisindeki bahsi ise şöyledir. Türk mitinde evren üç dünyadan oluşur. Üst Dünya (Gök), Orta Dünya (Yeryüzü) ve Alt Dünya (Yer Altı). Gökte tanrılar, melekler vardır. İyilik temsil edilir. Yeryüzünde insanlar, hayvanlar ve bitkiler vardır. Yaşam temsil edilir. Yer altında ise kötü olan şeyler vardır; şeytan ve yardımcıları gibi. Bu üç dünya Yaşam Ağacı ile birbirine bağlanır. İyilik ve kötülük arasında büyük bir savaş vardır. Ve bu savaşta kimin galip geleceğine Orta Dünya’nın temsilcisi olan insanın davranışları karar verecektir. Aynı Diriliş Efsanesi’nde yeryüzüne inen kurt gibi, Tulpar da iyilik adına Üst Dünya’dan gelip insanlara yardım etmek için yaratılmıştır.
Başkurt hikâyelerinde ise Büyük Ayı Takımyıldızı’nın son iki yıldızı bu atı temsil eder. İsimleri Akbuzat ve Sarat’tır. Yeryüzündeki atların atası olarak da bilinirler. Biz, bu isimleri daha yeni duysak da, milattan önce 13.yüzyılda ortalıkta Yunan Mitolojisi bile yokken Avrasya bozkırlarında çocuklar bu hikâyelerle büyüyordu. Belki de Yüzükler Efendisi’nde izlediklerimiz, bundan binlerce yıl önce Orta Asya bozkırlarında çocukların uyuması için anlatılan masallardı. Veya Kürşad ve 40 çerisi, Çin sarayını bastığında gökyüzüne bakıp, Tulpar’ın gelmesini bekliyordu kim bilir. Bizim olanı bize satıyorlar ya, hayranlıkla izliyorum. İyi seyirler, selametle…