A. Yasin Demirci
ünya siyasetine yön veren aktörlere yenisi eklendikçe oyunun kuralları da değişmeye başlayacak anlaşılan. İran nükleer krizinde, Türkiye`nin Brezilya ile birlikte elde ettiği diplomatik başarı, küresel oyuna yeni oyuncuların katıldığının önemli göstergesi olarak görmek mümkün. Hem de oyun kurucu olarak…
Sadece takas anlaşmasındaki diplomatik başarısından dolayı değil, Türk dış politikası son dönemdeki proaktif politikalarıyla, küresel oyunun etkili bir oyuncusu olduğunu ispatladı hakikaten…
Uluslararası siyasi analizlere yansıdığı gibi adları “yükselen güçler” arasında zikredilen Türkiye, Brezilya gibi yeni oyuncular, öyle gözüküyor ki küresel oyunun kurallarının değişmesi için de tam saha pres uygulayacak. Çünkü yıllardır süre giden bu kurallar hiç de adil değil. Bu adil olmayan kurallara göre;
- Amerikan`ın, Fransa`nın, İngiltere`nin Rusya`nın, Çin`in, İsrail`in nükleer teknolojiye hatta nükleer silaha sahip olma hakkı var. Diğerlerinin yok!
- İran`a, Ahmedinejad`a güvenilmez ama faşistlikte tarihin en faşist liderleriyle yarışacak Liberman`a, Netanyahu`ya güvenilir... Atom bombasını iki kez kullanmış Amerika`ya güvenilir!
- Beş ülke bir araya gelir, binlerce kilometre uzaktaki filan ülkeye ambargo kararı alır, tüm dünya da uygulamak zorunda kalır! Onun yanı başındaki ülkeler ne zarar ederse etsin! Olmadı savaş kararı alır, gider orayı burayı dümdüz ederiz!
Dünyanın “yükselen güçleri” hiç de adil olmayan, çifte standartlı bu kurallarla artık oynamak istemiyor. Dahası oyunun kurallarının çifte standartlarından arındırılmasını istiyor.
İşte, kendi bölgelerinin etkin güçleri olarak öne çıkan Türkiye ve Brezilya, kriz alanlarına yönelik tavırlarıyla bir anlamda, uluslararası politikada, arı kovanına çomak sokmaya başladılar. Batı`nın kendi aralarında oynaya geldikleri oyunun daha katılımcı olması gerektiğini, aksi takdirde dünyanın şu anda yaşadığı sorunlara çare bulamayacağını deklare ettiler dünyaya.