
Biz idealleri ve amaçları olan insanlarız. “Niye selektör yaptın?” diye bağırıp çağıran ve saygısız hareketler yapan, zaten temel amacı kendini kanıtlamak olan modifiyeli araç sürücüsüyle didişemeyiz. Ona haddini bildirmeye çalışarak enerjimizi boşa israf edemeyiz.
Olayın Meydana Gelişi
Fevzi Bey, 29 yaşında, bir oto yıkamacıda işçi olarak çalışmakta ve kendi yağıyla kavrulmaktadır. Çevresinde efendi, halim selim ve kendi halinde bir insan olarak bilinmektedir.
Bir gün çalıştığı işyerine gelen bir kişi, saygısız ve emrivaki tavırlar sergiler. Bu durumdan çok rahatsız olan Fevzi Bey, yine de davranışlarını kontrol etmeye çalışır. Ancak kendinden başka hiçbir şeyi beğenmeyen müşteri, tamponda ufak bir leke kalmasından dolayı Fevzi Beye küfreder.
Annesini küçük yaşlarda kaybetmiş ve babası kanser hastası olan Fevzi Bey, ailesi konusunda son derece hassastır. Kendini kaybeder, bir anda öfkelenir, adeta aklı gider ve cebinde taşıdığı bıçakla karşısındaki kişiyi ciddi şekilde yaralar. Neyse ki adamın hayati tehlikesi yoktur. Ancak artık Fevzi Bey için, hiçbir şey eskisi gibi değildir.
Davranışın Yan Etkileri
Fevzi Beyin hayatı, o günden sonra olumsuz yönde değişir. Adam yaralamaktan 2 yıl civarında hüküm giyer ancak iyi hal indirimi ve tutuklu kaldığı süre göz önünde bulundurularak, 10 ay hapis yattıktan sonra serbest bırakılır.
Özgürlüğüne kavuşmuştur ancak bu durum, sabıkasına işlenmiştir ve artık herhangi bir işe girmesi çok zordur. Özellikle sigortalı bir işte çalışması neredeyse imkansızdır.
Şimdilerde, sigortasız olarak ve gündelik işlerde yevmiye usulüyle çalışmaktadır. Günlük kazandığı 20 liranın veya en fazla 50 liranın bir kısmıyla, mutlaka kızına sürpriz hediyeler alır.
Ailesine çok düşkündür fakat işsizliğe bağlı olarak maddi sıkıntılar ortaya çıkar ve evde tartışmalar başlar. İlerleyen süreçte eşinden ayrılır.
Şimdi Olsa Ne Yapardı?
“Aynı olay şimdi olsaydı ne yapardın?” sorusunu Fevzi Bey; “Anneme küfretmişti. Gerçekten ağır bir küfürdü ama geçmişe dönüp baktığımda yine de o küfrünü üstüme alınmamam ve adamı ciddiye almamam gerekirdi. Çünkü kötü söz sahibine aittir. Bu süreçte belki o yaralandı ama ben de çok zarar gördüm.
Şimdi olsa kesinlikle aynısını yapmam. Ne kadar ağır küfür etse de dönüp giderim. Neyse ki daha beteri olmadı. Ayağına değil de başka bir bölgesine gelseydi ve adam ölseydi, hem katil olabilirdim hem de hayatım tamamen kararırdı” şeklinde yanıtlamıştır.
Çıkaracağımız Hayat Dersi
Trafikte, sokakta, markette ve hayatın herhangi bir alanında kim olduğunu bilmediğimiz onlarca insanla muhatap oluyoruz. O anda belki azılı bir psikopatla, belki 20 yıl hapis yatmış ve daha dün tahliye olmuş bir kişiyle, belki kaybedeceği bir şey olmayan madde kullanmış bir gençle veya belki kötü emelleri olan bir insanla muhatap oluyoruz.
Bu nedenle küçük meselelerden dolayı çatışmaya girmekten kaçınmalı, işler kötüye gittiğinde çalıyı dolaşmaktan gocunmamalı, olayı onur ve gurur meselesi şeklinde görmemeli, yolumuzu bekleyen sevdiklerimiz olduğunu unutmamalıyız.
Sonuçta bir kuduz köpek tarafından ısırılacak olsak, köpeğe haddini bildirmek ve hak ettiği cezayı vermek için dönüp biz de onu ısırmaya çalışmayız. Kemâlat yolculuğuna talip bir kişinin tutumu, bu davranışı gayri insani olarak değerlendirir. Tıpkı bunun gibi, zalim kişiye karşı hakkını savunmak veya hak ettiği muameleyi yapmak, onun davranışını aynı şekilde tekrarlamakla olmaz. Hukuki, insani ve manevi çözüm arama yolları vardır.
Biz ideali ve amaçları olan insanlarız. “Niye selektör yaptın?” diye bağırıp çağıran ve saygısız hareketler yapan, zaten temel amacı kendini kanıtlamak olan modifiyeli araç sürücüsüyle didişemeyiz. Ona haddini bildirmeye çalışarak enerjimizi boşa israf edemeyiz.
Zaten hiçbir zaman zalim ve kötü davranış sergileyen insanlar kadar gözümüzü karartamayacağımız için, aslında karartmamamız gerektiği için en baştan sakin olmalı ve bir an bile bilinç hâlinin dışına çıkmamalıyız.
Ayrıca yanımızda mümkün olduğunca yaralayıcı ve öldürücü alet/silah taşımamalı, taşımak zorundaysak bile kesinlikle bilincimizi kaybetme hakkımız olmadığını unutmamalıyız.
“Belimde silah var, yanlış yapan olursa vururum” düşüncesine sahip bir kişi, 60 yıl boyunca kimseyi vurmadıysa bile tesadüfen vurmamıştır. Çünkü kafasındaki o düşünce şeması canlı bir şekilde durmaktadır ve bu nedenle, her an birisine zarar verebilir.
(Uzun yıllar hapis yatıp yeni çıkmış, yüreği çok temiz ve şeker gibi insanlar da çok fazladır. Ayrıca ben de abartılı olmayan modifiyeyi severim. Bilmem anlatabildim mi?)
Benzer Durumların Yaşanmaması İçin, Hangi Sosyal ve Hukuki Düzenlemeler Yapılmalıdır?
Birçok suç davranışı, aslında kişinin sahip olduğu yanlış ve çarpık düşünsel şemalar ile duygu düzenleme becerisindeki eksiklikler nedeniyle ortaya çıkar. Örneğin “Bana küfreden kişiyi yaralarım/öldürürüm. Yanlış yapan olursa, hiç affetmem. Gerekirse kendimi de yakarım ama giderken onu da götürürüm. Ya benimsin ya toprağın” gibi düşünceler, pimi çekilmiş el bombası gibidir. Eğer birey, bu düşüncelere sahipse masum değildir çünkü henüz ateşle yan yana gelmemiş bir barut mesabesindedir. Hiç suça bulaşmamışsa bile, potansiyel suçludur. Bu bağlamda suç ve suçlu psikolojisi, insanların hangi konuda ve ne neden suç işledikleri, kişiyi suça sürükleyen unsurların neler olduğu gibi konular mutlaka adalet sistemine entegre edilmelidir.
Aksi halde ağacın köklerine inmek yerine dal ve yapraklarıyla uğraşarak vakit kaybederiz. Zira önleyici tedbirler yeterli olmadığı sürece, cezalandırma yöntemiyle suçların tamamen ortadan kaldırılması mümkün değildir.
Mevcut durumda, mahkumlar kendi imkanlarıyla ve el yordamıyla işledikleri suça ilişkin “farkındalık” kazanmakta ve ıslah olmaktadır. Sistemli bir rehabilitasyon ve eğitim sürecinden geçmemekte, hasbelkader yaptıkları hatalardan ders çıkarırlarsa topluma uyum sağlamaktadırlar. Eğer yaşadıklarından ders çıkaracak becerilere sahip değillerse, daha büyük suçlar işleyebiliyorlar.
Yukarıdaki yaşam öyküsünde Fevzi Bey, “şimdi olsa kesinlikle aynısını yapmam” demektedir ancak birçok mahkum, hüküm giymesine neden olan davranışı daha sonra tekrar sergilemekte ve göğsünü gere gere “şimdi olsa yine aynısını yaparım” cümlesini kurmaktadır.
Bu anlamda özellikle adi suçlardan hüküm giymiş mahkumların ciddi bir eğitim-öğretim programından geçmesi; empati, şefkat, merhamet, problem çözme, kendini ifade etme, öfkeyi kontrol etme, dini değerlere duyarlı olma gibi birçok farklı konuda içeriği dolu eğitimler alması gerekir.