Yaşı 80’i geçmiş bir hocanın kendi ağzından hayat hikayesini, tecrübelerini dinledim. Asla onun gibi olamayacağımı düşünmeye başladım, ümitsizliğe kapıldım. Çünkü şu anda her şey çok daha farklı, hiçbir şey eskisi gibi değil. Kendime haksızlık mı ediyorum?
Her dönemin kendi zorlukları kolaylıkları, iyilikleri kötülükleri, güzellikleri çirkinlikleri var. Dünü güzel görenlerin bugünleri yarın kıskanılır olur. Dolayısıyla kendi hayatımızı kimsenin hayatıyla kıyaslamadan, geçmiş yaşantılardan örnek alabildiğimiz kadar alır, ders çıkartabildiğimiz kadar çıkartır ancak asla geriye ve başkasının hayatına bakmayız. Geriye bakanın boynu tutulur, başkasının hayatına bakan kendi hayatını yaşayamaz olur. Şayet bu dönemin zorlukları gözümüzde büyüyorsa zorluklardan daha fazla gelen kolaylıkları görüp gayretimizi artıralım. Şayet önceki insanların mücadelesine hayran isek bu dönemin de kendine has oldukça sıkı mücadeleleri olduğunu bilip mücadele verelim. Günler, aylar, yıllar geçer bizler de 80’li yaşlara geliriz Allah ömür verirse. Bizim de biriktirdiklerimize özenen gençler olur. Ancak aslolan Hz. Musa’ya atfedilen şu hikayeden ömrümüz ve yapacaklarımız namına ders çıkarabilmektir.
Hz. Musa kavmiyle uzun bir yolculukta iken ayın görünmediği bir gece vakti bir vadiye gelirler. Yol uzun, sabır, imkan ve güç sınırlı olduğundan durma, dinlenme imkanları yoktur. Hz. Musa “yerde taşlar var, alabilen alabildiği kadar alsın ama bilin ki alan da pişman olacak almayan da pişman olacak” der. Bir kısım nasıl olsa alan da pişman almayan da pişman, ben de yoruldum hayvanım da, en iyisi ben almayayım diye düşünür. Bir kısım da alan da pişman almayan da ama peygamber alabilen alabildiği kadar alsın dedi e biraz alıp peygamber tavsiyesine uyayım bari diye düşünür. Gece boyu yol alır, oldukça uzaklaşırlar. Sabah olurken gün ışığıyla beraber görürler ki peygamberin al dediği taşlar meğer taş gibi külçe altınlarmış. Alan pişman olur neden daha fazla almadım diye, almayan pişman olur keşke biraz alaydım diye.
Ömür de böyle. Yaşarken herkes bir şeyler biriktiriyor da az biriktiren pişman oluyor keşke vaktimi ziyan etmeseydim de daha güzel bir hayat yaşayıp daha çok biriktirseydim güzellikleri diye. Çok biriktiren pişman oluyor keşke daha da çok iyilikler yapsaydım, daha da çok kalbe dokunsaydım da daha fazla olsaydı iyiliğim diye. Dolayısıyla yaşıyorken, iyilik ve güzellik biriktiriyorken, aklımız sağlığımız imkanımız var iken mümkün olduğunca, gücümüz yettiğince iyiliğimizi artırmaya çalışalım, kötülüğümüzü azaltmaya çalışalım. Her şey çok farklı görünse de hiçbir şey eskisi gibi değil gelse de bugün de iyilikler iyiliktir, kötülükler kötülüktür; doğruluk doğruluktur, yanlışlık yanlışlıktır, güzellik güzelliktir, çirkinlik çirkinliktir. İman ve imkan değişebilir o da herkesin kendi hesabını vereceği bir mesele. Hesabımızı verebilecek şekilde yaşamaya gayret etmek en iyisi olacaktır.