![](resimler/makale/buyuk/353_040620181413_906204379.jpg)
Yemek yemek için oturduğum masada etrafta olup bitenleri izlerken, gözüm camın dibindeki yeşil çekirgeye takıldı. Bir yandan yemek yiyor diğer yandan merakla ne yaptığını anlamaya çalışıyordum. Amacı dışarı çıkmaktı. Bunu yapabilmek için ise muhteşem mühendislik ürünü olan bacaklarını kullanıyordu. Bekliyor, konsantrasyonunu toplayıp camın tam ortasına doğru bir yolculuğa başlıyordu. Fakat bir problemi vardı ve bunu gayet sert bir darbeyle yere yığıldığında hissetmişti. Bu yere yığılıştan sonra kendini düzeltti ve tekrar denedi ve tekrar yere yığıldı. Bunu o kadar çok tekrarladı ki artık onu izlemekten sıkılmıştım. Sonra aklımda, bu durumu basit bir olay olmaktan çıkarıp adeta paha biçilemez bir hale dönüştüren düşünceler akmaya başladı. Bunlar böcekle olan ortak noktalarımızdı. En önemlisi; ikimiz de ait olmadığımız bir yerde bazı şeyleri çözmeye çalışıyorduk. O, aklını kullanarak cam denilen şeyin arkasında duran doğaya kavuşmaya çalışıyordu. Ben ise gözlerimin önündeki evrenin düzenine oturtulmuş gezegenlere bakıp bir şeyler hissediyordum. Adeta böceğin camı hissetmesi gibi tarifsiz bir histi bu. Böceğin camı anlaması ne kadar mümkün ise benim de bu hissi anlamam o kadar mümkündü.
Akılla bir yere gelip, hissedilenlere kulak vermek insanı böcekten farklı kılan özellikti. Bu özelliğe sahip olan insan, böceğin sorumlu olmadığı sorumlulukları yükleniyordu omuzlarına. Aynı zamanda belli destekçiler de yoldaşlık yapıyordu bu yolda ona, sabır gibi. Peki sabır tam olarak nerede yardım ediyordu insanoğluna? Böcek nasıl dışarı çıkmak için sabırsızlanıyor ve bir an önce gitmek istiyorsa bulunduğu yerden; insan da tam olarak bu konumdaydı aslında. Bu yüzden sabretmeli ve camın açılmasını beklemeliydi, camı yapan üst akıldan. Hislerimizi değerlendirebilme özelliğimizin bir diğer ilgi çekici yanı ise çok hassas olmasıdır. Gereken ilgiyi vermediğiniz zaman onsuz bir hayat yaşamaya başlarsınız, yani hisleriniz artık körelmiştir. Dünya denilen bu yerde hislerinizi adeta koruma altına almalısınız çünkü bu dünya her ne kadar bazı hislerin kaynağı olsa da bu hislere kulak vermeye engel olan bir numaralı parazit kaynağıdır.
Uyuşturucular vardır bu dünyada; insanlar tarafından akıllarıyla hissettikleri o güçlü “cam”ın varlığını unutturmak içindir ve bu konuyu kökten halledebilmek için insanların akıl etmelerini engellemeye çalışırlar. Zor olan yol o hissiyatı tanımakla başlar. Bu yola girmek istemeyen insanın ise o böcekten bir farkı yoktur. Benim en çok şaşırdıklarım akıllarına sonuna kadar güvenen insanlardır. Bu insanlar akıllarını kullandıkları için “cam”ın varlığını da bizatihi hissedenlerdir. Şaşırdığım nokta ise, bu hislerini o kadar kaybediyorlar ki bir yerden sonra camın orda olmadığını savunmaya başlıyorlar. Halbuki yaptıkları bütün araştırmalar, deneyler, gözlemler “cam” hakkında bilgi sahibi olabilmek içindi. Eğer insan her şeyi anlayabileceğini düşünürse çok sert bir darbeyle yere yığılmaya mahkumdur ve yine eğer insan bu darbeyi iliklerine kadar hissedip bunun varlığından şüphe duyarsa tarifi mümkün olmayan bir ahmaklığın içinde bulur kendini. Demem o ki, insanoğlunun her şeyi anlayabileceğini zannetmesi, hislerinin celladı olmasına sebep olur.