Fotoğraf deyince ilk akla gelen konu ışık kullanımı olur genellikle. Fotoğrafın konusu, yeri, zamanı ne olursa olsun her zaman işin içinde mutlaka ışık vardır. Gece-gündüz, fark etmez. Çünkü gece fotoğrafında bile yeterli ışık varsa fotoğraf olur. Zifiri karanlıkta yıldızların ışığı bile yeterlidir bir fotoğraf için…
Mimari, mekan ve insan ilişkilerini anlatan fotoğraflarda ise ışık çok daha önemli hale gelir. Çünkü birçok tarihi yapının içinde doğal ışık kullanmak neredeyse bir zorunluluk olarak karşımıza çıkar. Birincisi çoğu yapılarda izin alsanız bile flaş kullanımına izin verilmez. İkinci olarak flaş kullansanız bile çoğunlukla yeterli aydınlığa asla ulaşamazsınız. Üçüncü olarak mimari yapıların ayrıntılarını çoğunlukla doğal ışık aydınlatmalarıyla ancak ortaya koymanız mümkün olur.
İç mimari fotoğraflarda doğal ışıktan yararlanılarak çekilen kareler çoğunlukla anlatımı güçlü, ayrıntıları belirgin, sade ve çarpıcı fotoğraflara dönüştürülebilir. Yeterli doğal ışığın açısını, tonunu ve gücünü zamanında kullanmasını bilelim.
Şeyda Namuslu’nun pencere önünde Kur’an okuyan genç fotoğrafı doğal ışık kullanımının güzel bir örneği olarak karşıma çıkınca bu konuyu yazmaya karar verdim. Hatırlayabildiğim kadarıyla fotoğraf çekilen yer Bursa Ulucami olmalı. Mimari yapısı, pencere ayrıntıları ve önünde duran dolap tipik Ulucami tarzı. Fotoğraf genel atmosfer olarak oldukça iyi düşünülüp uygulanmış. Işığın geliş açısı, gencin doğal duruşu, kemerli pencerenin bütün detaylarıyla ortaya çıkması ve iç duvardan yeterli miktarda siyah çerçevenin kareye alınması titiz bir çalışma yapıldığını hemen belli ediyor.
Ayrıca fotoğraf İslami bilgisi olan birisine önemli ipuçları da veriyor. Mesela fotoğraf öğleden sonra, caminin sağ penceresinde çekilmiş diyebiliriz hemen. Nereden mi anladık? Çünkü biliriz ki, Kur’an okuyan bir Müslüman hiç düşünmeden kıbleye doğru oturur Kur’an okurken. Bu temel bilgiden yola çıkarak, Türkiye’de kıblenin güneyde olduğu ve sağ önden gelen bir ışık vaktinin öğleden sonra görülebileceğini hemen söyleyebiliriz. Bunları niye yazıyorum? Çünkü fotoğraf okumak, sadece görünen kısmıyla ilgili olmayıp arka planıyla ilgili bilgileri de ele almayı gerektirir. Bu bilgiler her fotoğraf çeken için eğitici ayrıntılar içerir.
Sevde Çulluhan çok sayıda fotoğraf gönderen sıkı bir takipçimiz. Gönderdikleri içinde güzel kareleri her zaman var. Anladığım kadarıyla fotoğrafta ışık oyunlarını seviyor ve sık sık kullanıyor. Özellikle gün doğumu ve gün batımında ters ışıkla yaptığı çekimlerde sadelik ve vurgulu konu anlatımları oldukça iyi. Gün batımında deniz kenarında oturan çocuk fotoğrafı da bunlardan birisi. Fotoğrafta çocuğun ve batan güneşin yerleştirildiği yer titizlikle seçilmiş. Bu seçim fotoğrafın atmosferine ciddi bir anlatım gücü katmış. Hem çocuk net bir şekilde görünüyor hem de batan güneş ve su üzerine düşen yansıması kesilmeden kareye girmeyi başarmış. Ayrıca çocuğun oturduğu zeminin ahşap yapısını da belli belirsiz görebilmekte güzel bir ayrıntı olmuş.
Süleyman Çınar’ın bir duvar üzerinden sarkan beyaz gül fotoğrafı yazının başından beri anlatmaya çalıştığımız ışık kullanımıyla ilgili farklı değerlendirmeler yapmamıza imkan veren bir kare olmuş. Güneş tam tepede olduğu için karedeki her şey bütün hatlarıyla belirgin şekilde görünüyor. Arka planda yer alan duvar ve fındık gülünün geriye doğru uzanan dal ve tomurcuklarını da seçmek mümkün. Gül üzerine gelen ışık beyaz yapraklarda gölge oluşturmadığı için sert gölgeler oluşmamış. Bu yüzden öğle vaktinin en olumsuz gölge problemi bu karede ortaya çıkmamış. Ayrıca buna ilave olarak duvar üzerine düşen gölge izdüşümü belirgin şekilde seçilebiliyor. Fotoğrafın netliği ve çekim açısının oldukça iyi olduğunu söylememiz gerekiyor. Ancak sert gelen ışık tonu nedeniyle her şeyin net görünmesi odaklanmamız gereken gülü bir miktar gölgeliyor gibi sanki. Bu tür çiçek karelerinde ana konuyu ön plana çıkarmak için arka plandan olabildiğince koparmakta fayda var. Flu bir arka plan gülü çok daha iyi ortaya çıkarabilirdi. Ayrıca yumuşak ve yanal bir ışıkla birlikte sanki bu kare çok daha sihirli ve gizemli bir fotoğraf olurdu.
Gül Kara tipik bir Karadeniz köprüsüyle katılıyor köşemize. Zannedersem bu köşemizde yayınladığımız ilk fotoğrafı olacak. Bugüne kadar gidip görmek nasip olmadı ama fotoğraflardan anladığım kadarıyla Karadeniz insanının pratik zekasının ürünü olan köprüler önemli bir işlev görüyor o coğrafyada. Yeşillikler arasında yer alan asma köprü her zaman fotoğrafı çekilmesi gereken bir kare. Ancak ışık ve kompozisyon seçimine dikkat etmek gerekiyor. Fotoğrafla ilgili şu hatırlatmayı yapmak faydalı olacaktır. Fotoğrafı biraz daha sağdan çekerek daha çok ayrıntıyı kareye alabilirmişiz. Ya da biraz daha sağa taraftan tam köprü hizasından arkaya doğru daralarak uzayan bir köprü kompozisyonu yakalayabilirmişiz. Bu haliyle hemen köprünün önünde duran çalılık asıl konumuzu oldukça fazla engellemiş. Bu açıdan bile köprü hakkında önemli bilgilere ulaşabiliyoruz. Ancak biraz daha farklı bir açıyla fotoğrafımız, görsel yönü çok daha güçlü bir kare olabilirmiş.