Bülent Ata
Bir senarist için en kötü şey belki de ara vermektir. Ara vermek, yazmayı gözünde büyütmek, mükemmeli aramak, vs. “İyi daha iyinin düşmanıdır” derler. Daha iyi yazmak için izlemeler, okumalar yapmak, deneyimli bir isimle çalışmak mutlaka önemlidir. Ama daha önemlisi yazma ritmini kaçırmamak, bir devamlılık sağlamaktır.
Bir senaryo yazmaya başlarken, inandığımız bir karakter ve onun hikâyesine ihtiyaç duyarız. Merak etmediğiniz bir karakteri yazmayın. Merak ettiğimiz bir karakteri belki tanıdığımız birinden esinlenerek yazabiliriz. Ama birebir bir insanı onun rızası olmaksızın yazmak etik olmayacaktır. Kaldı ki sanılanın aksine kurmaca bir iş yaparken belki de bizim özgün bir metin ortaya çıkarmamıza da engel olacaktır bu bire birlik. Bu yüzden ana karakterinizi ister gerçek hayattan, ister bir romandan, ister bir filmden ilham alarak yazın ama onu mutlaka bozun, deforme edin, başkalaştırın. Sizin karakteriniz olsun.
Yazarken yazdığınız karaktere yabancılaşmak ve onunla özdeşlik kurmak zaman zaman ihtiyaç duyacağınız şeyler olacak. Örnek olsun diye bir fotoğraftan yola çıkarak bir dramatik metin yazma alıştırması yapalım. Çok sevdiğiniz, zaman zaman çıkartıp baktığınız ve fotoğraf albümünüzde özel bir yeri olan bir fotoğraf seçin. Fotoğrafta siz de olun. Ve bir an hikâyenin ana karakterinin siz olduğunu düşünerek yazmaya başlayın. Çok uzun olmamak üzere fotoğraftan hareketle şu soruların her birine otuz-kırk saniye zaman vererek, sırasıyla yazarak cevap verin.
O gün nasıl bir gündü? Hava nasıldı? O gün ne oldu? O gün niye önemli? O gün kaç yaşındasın? Bu fotoğrafı kim çekti? Bu fotoğrafı size kim verdi? O güne ait başka fotoğraf var mı? Bu fotoğraf niye sizde? Bu fotoğrafı ne kadar zamandır saklıyorsun? Bu fotoğrafı neden sakladın? Bu fotoğrafa ne sıklıkla bakarsın? O güne ait bir müzik var mı? Bu fotoğrafın bir müziği olsaydı hangi parça, nasıl bir müzik olurdu? Neden bunları hatırlıyorsun? Neden şimdi hatırlıyorsun? Yeniden imkânın olsa yine bu pozu verir miydin? Fotoğrafta kendini nasıl buluyorsun? Bu fotoğrafta özlediğin bir şey var mı?
Bu soruların cevaplarından oluşan metni okuyun. Şimdi bu metni bir karakterin hikâyesi olarak yeniden yazın. Fotoğraftan esinlenerek yazdığınız bu yeni metinde karakterinize bir amaç, bu amacın önünde engel/engeller ve bu engeli aşmak için eylemler bulun. Bu kurguyu metninize yedirin, ama daha önce Amaç-Engel-Eylem dediğimiz bu üçlü sacayağını somut şeylerden seçin. Şöyle olmasın; Amacı ne? Mutlu olmak. Bu çok soyut bir amaç. Amacı ne? Bir ev almak. Bu somut. Somutlaştırın.
Amaç-Engel-Eylem üçlü sacayağı somutlaştığında buradan bir dramatik önerme çıkartabilirsiniz. Bu bizim senaryomuzun bel kemiği, omurgası olacaktır. Bir sonraki adımda bu dramatik önermeye uygun olarak, (anlatım olmaksızın) 2-3 kişinin diyalogları olacak şekilde metninizi yeniden yazın. Dramatik önermeyi bulmak ve onu kaybetmemek bizim için çok önemlidir. Senaryomuzun özü görünmez ruhu, bedeni ayakta tutan iştiyak, işte bu dramatik önermedir. Bu konuda alıştırma yapmak için filmler izleyip, ana karakterin amacını-engelini-eylemini bulalım ve sonra da dramatik önermeyi bulalım. Ne kadar çok bu alıştırmayı yaparsanız o kadar konuya da hakim olursunuz.
Bir dramatik önermeyi güçlendiren şey aksiyondur. Yani karakterin amacı yolunda önüne çıkan engeli aşmak için ortaya koyacağı eylem. Bu eylem ne derece başarılı kurgulanırsa izleyici de karaktere o kadar çok inanır ve seyredilir bir görsel ortaya çıkar. Karakterinizin yapacağı bir eylem öncesinde ona seslenin. Ona sorular sorun, onun nasıl hissedebileceğini, nasıl davranabileceğini kavrayın. Karakterlerinizin sırları olsun. Karakterimizin hayali geçmişini kurgulamak için “Hatırlıyorum” ile başlayan ya da biten kısa kısa cümleler yazmanızı istemiştik daha önce. Neredeyse madde madde yazılan her bir detay bizim için istenirse kullanılmak üzere not defterimizde olmalıdır. Bunlar daha sonra ya olduğu gibi, ya da deforme edilerek kullanılabilir. Yeter ki birbiriyle ve karakterle ilintisi tutarlı olsun. Şimdi de beş dakika süresince kaleminiz kalkmadan, “Fark ettim” ile başlayan hayali karakterimize cümleler yazalım. Onun ağzından çıkmış gibi fark ettim ile başlayan ya da biten kısa cümleler kuralım. “Fark ettim ki …” ya da “… fark ettim.” Böylece bu cümleler bize karakterimizin bugününü resmedecek. Karakterin bugün ne hal üzere olduğunu öğreneceğiz. Defterimize not alacağımız her bir cümle senaryomuzu tasarlarken bize yardımcı olacaktır.
Bir senarist için en kötü şey belki de ara vermektir. Ara vermek, yazmayı gözünde büyütmek, mükemmeli aramak, vs. “İyi daha iyinin düşmanıdır” derler. Daha iyi yazmak için izlemeler, okumalar yapmak, deneyimli bir isimle çalışmak mutlaka önemlidir. Ama daha önemlisi yazma ritmini kaçırmamak, bir devamlılık sağlamaktır. Bir süre yazmayıp hamladıktan sonra hemen kaldığınız yerden başlayabiliyorsanız ne iyi. Başlayamıyorsanız eğer küçük alıştırmalarla yola çıkın. Yarım kalan cümleleri tamamlamak, bir fotoğrafın ya da müziğin kısa hikâyesini yazmak ya da bir mekanı, bir duyguyu, bir insanı tasvir etmek, bunları deneyin. Kafanızın içindeki yazar odasının penceresini açın ve içeri biraz hava girsin böylece.
Bunu yaparken kaleminiz hiç kalkmasın durmadan deli gibi yazın ve lütfen saçmalamaktan çekinmeyin. Saçmalayın ki gömdüğünüz yazarın üstündeki ölü toprağı kalksın. Siz yazdıkça yazma isteğiniz yeniden canlanacaktır. Örneğin şu ifadeleri bir dakika içinde yazıp bitirmek kaydıyla tamamlayın; “Dikkat köpek var…”, “Nerede kaldın…”, “Sarı balık…”, “Ama orası benim yerimdi…”, “Yabani gül…” Daha sonra iki dakika içinde yazıp bitirmek kaydıyla şunları tasvir edip yazalım; “Çok sevdiğiniz bir öğretmen”, “oturma odası”, “öfkelendiğin zaman.”