
Dilde birbirine çok yakın kelime çiftleri vardır. Bu ayki yazı dizisinin bir bölümünde sizinle onları paylaşmak istedim. Bunlardan bir çift hakikat ile hakktır. Çoğu zaman konuşurken biz ikisini birbirinin yerine kullanıyoruz. Oysa ilmi literatürde bu ikisi ince bir çizgi ile ayrılıyor. Peki bu ince çizgi bize ne zaman lazım olacak? Tabii ki düşünce üretirken. Okumaya ve yazmaya meraklı iseniz kelimeler arasındaki nüanslara mutlaka hâkim olmalısınız. Anlattığınızı yerli yerinde anlatmalısınız. Hele de bir hukukçu iseniz, mesela bir anayasa yazıyorsanız, düşünsenize yazdığınız bir kelime kelle alıp kelle götürebilir. Hakikat, “Güzel ya da çirkin bir şeye dildeki kökeni itibariyle konulmuş bir söz” olarak tanımlanırken hakk, ”Bir şeye hikmetin gereği konulmuş söz” olarak tanımlanmaktadır. Bu tanımları anlamak için tabii ilmi çalışmalara daha fazla hakim olmak gerekiyor. Fakat şu anlaşılıyor ki âlimler bir şeye isim koyarken onun dil yani lügat boyutu ile hikmet boyutunu ayrı tutuyorlar. Hakikat, güzel ya da çirkin olabilirken, hakk yalnızca güzel olan oluyor. Bugün için düşündüğümüzde de hakikat belki kötü olabilir, zorumuza gidebilir; ama neticede hakikattir. Hakk ise kötü olamaz ve mutlaka iyidir. Böyle ifade edince daha anlaşılır oluyor.