
Fotoğraf sanatında çok sık kullanılan ve önemli bir klişe olan ‘‘o an’’ kavramı çoğunlukla güzel bir kareyi vurgulamak için kullanılır. Aslında ‘o an’ dediğimizde fotoğraf için birçok olumlu özelliğin bir araya geldiği güzel bir kareyi ifade ederiz. Konu, ışık, kadraj, hareket, bakış açısı, mekan gibi faktörler ‘‘o an’’ı belirleyen unsurlardır. Fotoğrafta önemli olan ‘‘o an’’dır. Çünkü aynı ortamı bir daha asla bulamazsın. Bulsan da hiçbir zaman aynısı olmaz ancak benzeri olur. ‘‘O an’’ı yakalayan fotoğraflar hemen dikkat çeker ve başarılı bir çalışma olarak görülür çoğunlukla…
‘‘O an’’ı yakalamak için doğru zamanda doğru yerde olmak gibi bir fotoğrafçı şansına da ihtiyaç duyarız çoğunlukla. Samet Köprübaşı’nın gönderdiği fotoğraf tam da bu şansı yakalamış bir kare olarak karşımızda duruyor. Ters ışıkta görünen insan ve ağaç siluetleri, arka planda yer alan sis veya duman sebebiyle çok daha dramatik hale gelmiş. Ön planı kaplayan siyah zeminin üzerinde görünen küçük ot ve çalı detayları fotoğrafın ışık ayarının çok iyi yapıldığını gösteriyor. Netlik, kadraj, ışık kullanımı ve doğal olarak oluşmuş siyah-beyaz ton, fotoğrafı özel kılan bir kareye dönüştürmüş. Daha önceki yazılarımızda kullandığımız ‘çektiğiniz fotoğrafın yönetmeni sizsiniz’ vurgusuna uygun bir fotoğraf olmuş. ‘Fotoğrafları her biri film karesiymiş gibi çekmek’ dediğimiz olgu aslında bu.
Dilara Yılmaz gönderdiği fotoğrafla camilere başka bir gözle bakma fırsatı verdi bana… Bugüne kadar camilerin hanımlar için ayrılmış bölümlerinden cami içlerinin nasıl göründüğünü hiç düşünmemiştim açıkçası. Bu kare siyah beyaz yapısıyla olaya bakış açısını daha dramatik hale getirmiş hissi uyandırdı bende. Camilere bir de bu gözle bakarak yeniden değerlendirme yapmalıyız herhalde. Bu arada paravan arasından görünen namaz kılan insan görüntüsü iyi düşünülmüş. Pencereden gelen ışık önünde insanın net görüntüsü hemen fark ediliyor.
Mimari fotoğraflarda, mekan-insan ilişkisini anlatabilmek önemli bir beceridir. Çünkü mekanın amacına uygun kullanımını anlatabilmek dikkat edilmesi gereken en önemli unsurlardan birisidir ve çoğunlukla ihmal edilir. Sinan İnan’ın gönderdiği Mescidi Nebevi fotoğrafı bu ilişkiyi vurgulu bir şekilde anlatan başarılı bir kare olmuş. En başta fotoğrafın çok iyi bir noktadan çekildiğini belirtmemiz gerekiyor. Muhtemelen bir namaz öncesi cemaatin ezanı beklediği zaman diliminde çekilmiş fotoğraf. Kadrajın dik olarak belirlenmesi fotoğrafın en önemli başarılarından birisi olmuş. Bu sayede hem mimari yapının ayrıntıları hem de insanlar çok iyi yerleştirilmiş kareye. Arkaya doğru uzayıp giden kemerler, fotoğrafa güçlü bir simetrik anlatım kazandırmış.
Maide Gümüş dingin bir doğa fotoğrafıyla ilk defa köşemize misafir oluyor. Yeşillikler içerisinde sakin ve berrak bir su üzerinde teknelerin, ağaçların, gökyüzünün oluşturduğu yansıma insana sakinlik ve huzuru çağrıştırıyor adeta. Büyükşehirlerin bütün duyularımızı kirleten ve körelten ne kadar olumsuzlukları varsa hepsinden bir anlığına bile olsa sizi uzaklaştırıveriyor bu sükunetli ortam. Fotoğrafın kadraj ayarlaması ve çekildiği nokta özenle seçilmiş. Yakında yer alan sandalın kareye küçük bir bölümüyle girmiş olması da oldukça iyi olmuş. Doğal ve sakin genel atmosferi fazla bozmadan ama burada bende varım diyecek kadar görünmek ve uzaktaki sandal hakkında ciddi bir fikre sahip olmamıza zemin hazırlaması da fotoğrafın artılarından.
Fotoğrafa ilk başlayanlara genellikle ‘güneşi arkana alarak fotoğraf çek’ tavsiyesinde bulunulur. Çünkü ilk acemilik günlerinde kendisinin bile beğenmedi fotoğraflar çekerek bu uğraştan hemen vazgeçmesin diyedir bu tavsiye. Fotoğraf çekenler ilk acemilik günlerini atlatıp ışığı kullanmayı öğrenmeye başladıkları anda bu kural hükmünü yitirir aslında. Çünkü ışığın her türlüsü fotoğraf için bulunmaz fırsatlar sunar kullanmasını becerebilenler için. Ayşenur Çalışkan Yücel’in gönderdiği insan silueti fotoğrafı bu arayışın bir sonucu olarak ortaya çıkmış. En başta şunu belirtmemiz gerekiyor, güneşin yüksek olduğu saatlerde ters ışık fotoğrafı çekmek oldukça zordur. Hele fotoğraf makineniz sizin ayarlama yapmanıza fırsat vermiyorsa işiniz bir kat daha zorlaşır. Çünkü güneş ışınları o saatlerde oldukça güçlü olduğu için hem ışık hem de renk bozulmalarıyla karşılaşırız çoğunlukla. Bunu önlemenin en kolay yolu, güneşi kareye dahil etmemektir. Ya da farklı ayarlarda birkaç çekim yapıp en güzel kareyi yakalamak gerekir. Bu kareyle ilgili şu tavsiyeyi yapmamız herhalde doğru olur. Fotoğrafta duyguyu en vurgulu şekilde anlatmak gerekir. Özellikle içinde insan olan karelerde bunu önemsemeliyiz. Bu karede olduğu gibi, insan yüzünde bu duyguyu yakalamak mümkün değilse bunu besleyecek ayrıntılara dikkat etmemiz gerekir. Taşın üstünde oturan insanın baktığı yönü daha fazla kareye katarak bu hissi oluşturabilirdik mesela. Bu sebeple fotoğrafın sol tarafı daha fazla kareye girmeliydi bize bir bakış açısı kazandırmak için…