Sosyal medya; sessizlerin sesi olması, pozitif bir toplumsal baskı aracı olarak kullanılması, özgür bir düşünce paylaşım alanına fırsat vermesi ve belki de büyük servet sahiplerinin manipülasyon araçları olan; televizyon, gazete ve dergilere karşı güçlü bir alternatif oluşturması bakımından bugüne kadar hep sığınılacak liman olarak görüldü. Ama her geçen gün hayatımıza daha da derinlemesine nüfuz eden sosyal medya araçları, son zamanlarda güvenlik açısından tartışılmaya başladı. Rusya’nın ABD seçimlerine müdahale iddiaları ile alevlenen bu tartışmalar, son olarak Facebook’un kullanıcılarına dair bilgileri satmasının kesinleşmesi üzerine gündeme oturdu. “Cambridge Analytica Skandalı” olarak adlandırılan bu süreci sizler için yazdık.
ABD’den uzak olmamız ve böylesine manipülasyon araçlarının henüz gündemimizi işgal etmemesi sebebiyle bizler için biraz soyut kalan bu konu, ABD için oldukça önemli. Daha önce bu tip manipülasyon iddiaları sık sık gündeme gelse de şimdiye kadar bu denli somut bir kanıt ile karşılaşılmamıştı. Donald Trump’ın seçim kampanyasını yürüten Cambridge Analiytica firmasının bir çalışanı, The Guardian gazetesine verdiği mülakatta bu konuya değindi. Facebook kullanıcılarına dair kişisel verilerin, seçim çalışmaları kapsamında satıldığını ifade etti.
Peki Bu Süreç Nasıl İşliyor?
Cambridge Analytica çalışanı Christoper Wylie, firma ile Facebook arasında yapılan anlaşma gereği kullanıcılara bazı formlar ve kişilik testleri gönderdiklerinden bahsediyor. Bu testleri çözmeleri karşılığında kullanıcılara bir miktar ödeme yapılıyor. Test sayesinde temel kişilik özelliklerine ve dünya görüşlerine dair bilgiler ediniliyor. Akabinde sayısı elli milyona varan bu kullanıcılara dair veriler Psikografik açıdan analiz edilip, buna yönelik seçim argümanları oluşturuluyor. Bu bilgiler sayesinde manipülatif bir takım söylemlerin dillendirildiği, böylece seçmenlerin kolaylıkla yönlendirildiği bir seçim kampanya sürecinden bahsediyor. Bilinen bu form ve kişilik testleri haricinde bir de Facebook’un şimdiye kadar kullanıcıların beğeni, paylaşım ve aramalarından elde ettiği bilgileri de satılmış olabileceği ihtimali göz önünde bulunduruluyor.
Analiz Edilen Bu Kişisel Veriler Nasıl Kullanılıyor?
İşte tam da burada sosyal medyanın bu denli önemli bir manipülasyon aracı olmasının sebebi ortaya çıkıyor. Klasik bir siyasetçi seçim propagandası için; büyük kitlelerin katıldığı mitingler, salon toplantıları, ev ziyaretleri ve kişisel görüşmeler yapması gerekiyor. Bu hem yoğun bir bedensel tempo hem de yüksek maliyet gerektiriyor. Bunun yerine Psikografik analizi yapılan veriler sonucunda yakından tanınan bireylere duymak isteyecekleri söylemler iletiliyor. Muhafazakar, liberal veya sol görüşe mensup seçmenler için için ayrı reklamlar iletiliyor. Böylece kolaylıkla bireylerin fikirleri yönlendiriliyor.
Bugüne kadar hep ticari reklamlar için kullanılan bireylerin kişisel tercih ve yönelimleri ilk defa seçimlerde kullanıldı. Bu da akıllara yabancı olduğumuz bir kavramı getirdi: Veri Etiği. Bu süreç aslında yeni bir tartışmanın da kapısını açmış oluyor. Sosyal medya kullanıcıları işlenen, analiz edilen ve sonrasında yönlendirilmek için kullanılan bir metadan mı ibaret?
Facebook’u Silmek Çözüm mü?
Yaşanan bu skandalın basına yansımasının ardından halk arasında ciddi bir tepki oluştu. “Facebook’u Sil” isimli bir kampanya bile başlatıldı. Bunun üzerine hemen akıllara “silmek çözüm mü?” sorusu geldi. Aslında Facebook’u bir sosyal medya aracı olarak tanımlamak tam olarak doğru değil. Zira alt yapı çalışmaları ve yakın zamanda satın aldığı diğer mecraları ile ortaya dev bir sistem çıkıyor. Facebook’u arkadaşlarımız ile iletişime geçmek ve birçok konuda fikir beyan etmek için kullanıyoruz. Ticari işletmeler müşteri bulmak amacıyla kullanıyor. Sadece Facebook değil diğer tüm sosyal medya mecraları için aynı endişeler söz konusu. Silmek geçici bir çözüm olsa da esas olması gereken azami derecede gizliliğe dikkat ederek kullanmaktır.
Artık tüm bu sosyal medya mecralarının yasal bir denetim zeminine oturtulması gerekliliğinin de ortaya çıktığı aşikar. Bu skandalın gün yüzüne çıkmasından sonra Facebook Ceo’su ifade vermek üzere çağırıldı. Bakalım yapılan soruşturmalar ve verilen ifadeler sonucunda bu süreç nasıl bir hâl alacak. Tüm bu tartışmaların sosyal medya ve internet güvenliğine dair yeni bir sürecin kapılarını açacağa benziyor.