
Çıktığım en zorlu yolculuklardan biriydi. Çad’ın başkenti Encemine’den ülkenin güneyine doğru uzun, tozlu ve zorlu bir yolculuk yapmıştık. O günlerde Orta Afrika Cumhuriyeti’ndeki çatışmalardan kaçanlar Çad’a sığınmış, sınırda sığınmacılar için kamplar kurulmuştu. Kamyonlar dolusu gıda malzemesiyle kamplara ulaştığımızda Ramazan’ın ilk günüydü. Erzaklar depolara yerleştirilirken yağmur yağmaya başladı. Herkes bir köşeye sığınmıştı. Ancak neşeyle koşturan küçük bir kız çocuğu yağmurdan sakınmıyordu. Ben de bu neşeye katıldım. Hatice’yle arkadaş olup oyunlar oynadık ve Afrika yağmurunda keyifle ıslandık. Yorulup soluklandığı sırada fotoğrafını çektim.
Adını hiç unutmadım. Adını unutmadığım kişilerden biri de Mebruka. Mebruka’yla yine bir kampta tanıştım. Başının üstünde taşıdığı tepsiye şeker ve yumurta dizmiş satıyordu. Onunla konuşmak ve hikâyesini dinlemek istedim. “Babam Cuma namazına gitmek için evden ayrıldı ve bir daha dönmedi” diyerek anlatmaya başladı hikâyesini. Hristiyan Balaka çeteleri Orta Afrika Cumhuriyeti’nde Müslüman avına çıkmıştı. Babası Cumaya giderken öldürülmüş evde annesiyle hapis kalmışlardı. Ancak çeteler evlere de baskın yapıyordu. Bir gece başka bir ülkeye kaçmaya karar verdiler. Annesiyle yollara düştüler. Sınıra yaklaşmışlardı... Daha sonrasını anlatamadı Mebruka; başkalarından dinledim. Pusuya düşmüşler, annesi gözlerinin önünde öldürülmüş, kendisi kaçmayı başarmış. Daha sonra teyzesiyle tekrar yollara düşmüşler. Bu sefer başarmışlar.
Kamplarda gezerken kadınları ateş yakmış yemek pişirirken gördüm. Ne pişirdiklerini merak edip yanlarına yaklaştığımda yer fıstığı kavurduklarını veya darı unundan bulamaç yaptıklarını gördüm. Başka yiyecekleri kalmamıştı. Kadınlardan biri örtü üzerine kıkırdak, kemik, deri ve benzeri hayvan parçalarını sermiş kurutuyordu. Çocuklarına bunlarla yemek yapacaktı.
Çad’ın güneyindeki sığınmacı kamplarında geçen günün ardından konaklayacak bir yer aradık. Geceyi geçirmek için ancak bir kilisenin misafirhanesini bulabildik. Düşük ücretli odalar gerçekten perişandı. Yatağa uzandığımda duvarda asılı çarmıha gerilmiş temsili Hz. İsa figürünü gördüm. Her ne kadar bir anlamı olmadığını bilsem de gönlüm ona doğru ayak uzatıp yatmama izin vermedi. Duvardan indirip bir yere koydum. Sonra da uyudum.