
Timur’un en büyük hayalinin Türk-İslam alemini birleştirmek olduğu aldığı kararlar ve yaptığı fütuhattan bellidir. Kendisini “Biz ki Emir-i Turanız” diyerek mektuplarında tanıtır. Öncelikle Türkistan/Asya bölgesindeki otoritelere boyun eğdirir, birliği sağlar.
Tarih hakkında her kafadan farklı bir ses, her şahıstan nev-i şahsına münhasır yorumlar, tarifler duyarız. Bilim dünyası içerisinde sosyal bilimler kategorisinde yer alan tarih; metodoloji, keşif ve sonuca varma gibi pek çok aşamaya sahip. Kimileri tarafından “rövanş sahası” kabul edilir, kimileri tarafından ise güncel/ideolojik hadiselerin meşruiyet kaynağı olabilir. Halbuki tarih; benzeri tüm yorumlamalardan uzak, yalnızca hakikatin ışığa çıkmasına vesile olan bir bilim dalıdır. Bu sayımızda Türk tarihi içerisinde müstesna bir yere sahip olmasına rağmen “ben/biz/coğrafya” odaklı tarih yorumundan ötürü ötelenen, yok sayılan hatta telin edilen bir büyük devletimizi ve bize bıraktıklarını anlatacağız. Zihninizin sarsılmasına hazırsanız, başlıyoruz.
“Devlet-i ebed müddet” anlayışımızın tecessüm halleri olan 16 Türk Devleti’nden sıra Timurlulara geldi. Timurluların kurucusu Timur, Semerkand’da dünyaya gelir. Kendisi bir Türk boyunun beyoğludur. O dönemde bölgede hâlâ Moğol devletinin sözü geçer. Valinin uygulamalarına karşı duran Timur sonunda isyan eder ve Timurlular devletini kurar (1369). Timur, Cengiz soyundan olmadığı için “emir” unvanını kullanır. Cengiz soyundan bir prenses ile evlenerek “küregen/körügen/görükan/gürkan” yani ‘damat’ unvanını da pekiştirerek meşruiyetini sağlar. Öncelikle Türkistan bölgesini fetheder, ardından Hindistan’a kadar seferler gerçekleştirir. Timur uzun yıllar uğraştığı seferlerle devletini muazzam bir büyüklüğe kavuşturur. Vefat ettiğinde devletinin sınırları Bursa’dan Doğu Türkistan’a, Suriye’den Sibirya’nın içlerine kadar geniştir.
Ahmet Yesevi Sevdalısı Bir Hükümdar
Timur veya kayıtlarda geçen diğer adıyla Timurlenk, çok dindar birisidir. İtikatta Maturudi, amelde Hanefidir. Ehl-i tarik olup olmadığı konusunda bilgi olmamakla beraber Pir-i Türkistan Ahmet Yesevi’ye büyük bir sevgi besler. O kadar ki bugün dahi ayakta olan türbesini o inşa ettirir. Döneminde yaşayan alimlere büyük itibar gösterir. Bilhassa Anadolu, Balkanlar ve Irak sahasında bugün hâlâ diri bir şekilde yaşamakta olan Nakşibendi tarikatına büyük sempati beslediği ve desteği kaynaklarla sarihtir. Hatta Bahaddin-i Nakşibendi Hazretleri ile çağdaş olan Timur’un onu sık sık ziyaret ettiği bilinir. Ankara Savaşı’ndaki zaferi de Nakşibendi Hazretlerinin duasına bağlıdır, şeklinde bir menkıbe de mevcuttur. Bilhassa Ehl-i Sünnet çerçevesi içerisinde büyük bir yeri olan; fıkıh ve kelamda erbab Taftazani’nin yine emir Timur’un çokça itibar ettiği alimlerden olduğu bilinir. Taftazani, Yezid hakkında “Lanet caizdir” şeklinde bir hüküm verir. Koyu bir Ehl-i Sünnet bağlısı olan Timur; Ehl-i Beyt’e büyük bir muhabbetle bağlıdır. Yaptığı seferlerde Irak ve Suriye’yi de kendisine bağlayacak olan Timur’un; Yezid’in kabrine geldiği vakit mezarını açtırıp kemiklerini yaktırdığına dair bir menkıbe şeklinde rivayette mevcuttur.
Rusya’yı Doğuran Zafer
Timur’un en büyük hayalinin Türk-İslam alemini birleştirmek olduğu aldığı kararlar ve yaptığı fütuhattan bellidir. Kendisini “Biz ki Emir-i Turanız” diyerek mektuplarında tanıtır. Öncelikle Türkistan/Asya bölgesindeki otoritelere boyun eğdirir, birliği sağlar. Hindistan’daki tehlikeyi de bertaraf eder. Sibirya’ya uzanan Türk sahasını da topraklarına dahil eder. En büyük hedefi ise tehlikeleri bertaraf edip Çin’e büyük bir sefer düzenleyerek kadim düşmanı yenebilmektir. Altınorda hanı Toktamış ile yaşadığı anlaşmazlık sonucunda Hazar sınırından Karadeniz’in Kuzeyine uzanan topraklara sefer düzenler. Altınorda büyük bir darbe alır ve küçük siyasi teşekküllere ayrılır. Bu durum bölgede yer alan Slav prenslerinin/knezliklerinin güçlenmesine sebep olacaktır. Güçlü bir Türk-İslam siyasi teşekkülü yerine dağınık yapılarla karşılaşan Slavlar/Ruslar için bu tarih bir dönüm noktası mesabesindedir. Bu tarihten sonra adım adım büyürler ve günümüzün Rusya’sının doğuşuna temel oluştururlar. Timur’un o günkü hamlesinin böyle bir sonucu doğuracağı hiç şüphesiz ki kimsenin aklına gelemez. Ancak bugün bazı çevrelerce Ankara Savaşı ve Altınorda’yı yenmesi, bir ihanet olarak yorumlanıyor. Bu hiç şüphe yok ki ne doğru ne de ilmi bir yaklaşıma ait olamaz.
Kazananın Olmadığı Savaş: Ankara Savaşı
Timur Memlükler, Karakoyunlu ve Celayirliler üzerine sefere çıkarak bugün Irak, Suriye ve İran olarak bilinen ülkelerdeki pek çok bölgeyi ele geçirir. Hatta Karakoyunlu devletini yıkar. Seferini genişleterek Erzurum ve Sivas’ı da alarak Osmanlı ile karşı karşıya gelir. Karakoyunlu ve Celayirli hükümdarları Osmanlı hükümdarı I. Beyazıt’a sığınır. Nam-ı diğer Yıldırım, ilk fırsatta sefere çıkarak kaybettiği toprakları geri alır. Bunun üzerine Timurlenk bir mektup yazarak Osmanlı’nın; tabiiyetini kabul etmesini, hükümdarları teslim etmesini ve bir şehzadesini rehin olarak göndermesini ister. Yıldırım ise buna sert ve biraz da ağır ifadelerle cevap verir. Karşılıklı mektuplaşmalar restleşmelere sebep olur ve iki taraf birbirini cenke davet eder. İki Müslüman Türk hükümdarı arasında yaşanan mektuplaşmaların birisinde şu ifade geçecektir: “Şeyh Sadi der ki; bir kilim yedi dervişe yeter de bir dünya iki sultana yetmez!” Timur çok büyük bir ordu ile Ankara’ya gelir. Ordusunda filler de vardır ve savaşın kazanılmasında büyük bir etki edeceklerdir. Yıldırım, Timur’un ordusunu istirahatte iken yakalamışsa da mert bir cenk istediği için baskını reddeder. Merhum N. Topçu bu yüzden Yıldırım’ı anlatırken mertliğinden övgüyle bahsedecektir. Harbi, Timur kazanırken Yıldırım Beyazıt son mahiyeti ile beraber savaşmaya devam ederek sonunda esir düşer. Osmanlı bu savaş ile “fetret devri”ne girer.
Kaderin İşi
Savaş bugünkü Çubuk Ovası mevkiinde gerçekleşir. Az gerisinde ise Pursaklar ilçesi vardır. “Fil saklar”dan Pursaklar olduğu anlatılır. Timur’un komutanlarından Esenboğa’nın adı Ankara’daki havalimanına verilir. Yine komutanlarından Mogan’ın adı bir göle, Eymür’ün adı ise bir bölgeye verilir. Bu iki Müslüman Türk hükümdar cihan hakimiyeti için harp etmiş, talih Timur’a gülmüştür. Ancak Timur’un devleti 1507’de yıkılırken Yıldırım’ın devleti 500 sene daha var olacaktır.