Genç Buluşmalar’da geçtiğimiz ay çok değerli isimleri ağırlamıştık. Bu isimlerle olan buluşmalardan aldığımız notları fırsat buldukça sizlerle paylaşmaya devam ediyorum. Bu vesileyle YediHilal Başkanı Mustafa Enesoğlu ağabeyle olan notları da paylaşmak isterim. Has bir ekiple yaptığımız kahvaltının ardından çocukluğundan gençlik yıllarına, ticari faaliyetlerinden farklı yönlerine değin birçok güzel hatırayı, hayatındaki dönüm noktasını konuştuğumuz birlikteliğin notları eminim ki sizler için de çok istifadeli olacaktır.
* 80’li yılların sonuna doğru ben de İmam Hatip’te okuyordum. 12 Eylül’ün izleri çok canlıydı bizim dönemde; bu da Müslümanların yeni bir düşünce olarak radikal hareketlere yönelmelerine neden oluyordu. Tercüme hareketleri etkin idi.
* Babam yetim ve öksüzmüş. 11 yaşında İstanbul’a çalışmaya gelmiş. Sonra Karamürsel’e gelip Boeing Uçak firmasında çalışmaya başlamış. Hatta bu Amerikan üssünden ötürü Karamürsel’de Amerikan Mahallesi diye de bir yer vardır.
* Vasat ümmet olamayan aşırı hareketlere bakın: Küfürle asla uğraşmazlar, hedeflerinde Müslümanlar vardır. Bu da onların kimlere hizmet ettiğini, kimler tarafından desteklendiklerini gösterir aslında.
* İmam Hatip’te okurken Refah Partisi döneminde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Necdet Külünk Marmara sorumlusu olarak Karamürsel’e çok sık gelirlerdi.
* Camilerde olmamız lazım. İslamcılardaki en büyük handikap cami cemaati olmamalarıdır. Camilerde olmamak halktan da kopmaya neden olur.
* Karamürsel’deyken bölgeye Mustafa Başaran isimli bir müftü gelmişti. Bir müftünün nasıl bir halk kahramanı olabildiğini o zaman görmüştüm. Müftü Bey camiden çıkınca 30 kişiyle dolaşır, 100 kişiyle yürüyüş yapardı. Çok önemli bir öncüydü, dava insanıydı. Sonradan Avrupa Milli Görüş İrşad Sorumlusu oldu.
* Tasavvuf ve siyasetle savaşan, bunlara zarar vermek isteyen hiç kimse, hiç bir kurum Türkiye’de kök salamaz. Bunun nedeni Anadolu’nun mayasıdır. Bizim toplumumuzun mayasında sünnete ittiba vardır. Bu da tasavvuf ve tarikatlarla kurumsallaşmıştır.
* Akif Emre’yi kaybetmek bize vasat ümmet yolunda mevzi kaybettirdi. Akif Abi eleştirilerini diğer mahalleye savrulmadan yapabiliyordu.
* Hitabet kabiliyeti, hareketlerin, davaların önemli meselelerindendir. Mesela önemli hatiplerimizden olan bir büyüğümüzün hitabetinin gelişmesi için babası, daha küçükken pazara yollar limon sattırırmış.
* Hangi idealler için yola koyulduk ve şu an geldiğimiz yer neresi? Bu aradaki fark, dönüşüm, kim olduğumuzu gösterecektir.
* Yedi Hilal’i kurmadan önce bir gençlik hareketi kurmaya ihtiyaç olduğunu anlamıştık. MTTB, Akıncılar, MGV tarzında, fakat daha çok ilim, fikir, maneviyat ve hareket geleneğine yaslanan bir yapıya ihtiyaç olduğunu hissettik. Sonrasında da Yedi Hilal oluştu.
* Bu toplumu dönüştürmek, daha iyiye götürmek istiyorsak mimariye, sanata, düşünceye değer vereceğiz.
* Camilerde ehli kıble sanatçıların, yazarların kürsüleri olmalı. Camilerle cemaatin, halkın iç içe olması gerekli.
* Sizlerin Müslümanlığı bizim jenerasyona göre daha zor. Çünkü biz muhaliftik, siz ise iktidar nimetiyle imtihan oluyorsunuz.
* Hayatım boyunca liyakat sahibi olmayan kimseye yönelmedim, yer vermedim. Bilmediğim işleri bir bilene sordum.
* Yazı yazmazsanız, konuşamazsanız, yarın bir yerlere; önemli konumlara geldiğinizde yanınıza sizin adınıza yazacak, konuşacak adamlar almak zorunda kalırsınız.
* 1993’te Marmara İlahiyat’ı kazandım ve okumak için İstanbul’a geldim. İlk çorba içtiğim yer de Hüdayi Vakfı’dır.
* Bir yere aidiyet sahibi olmak önemli. Sizi şahsiyet sahibi ve kalıcı yapar. Bu yüzden buralarda olmak kişilik için çok önemlidir. Fakat ait olduğunuz yerin dışa açılan (pergel metaforu) ayağı da siz olun.
* Parti ve tasavvuf karşıtı yapılar süreç içerisinde değişti ve dönüştü. Partide aktif oldukları gibi ehli tarik olan çok insan gördük.
* Henüz daha orta okuldayken Refah Partisi ve MGV ile tanıştığımızda oradaki abilerin bizi büyük insanlar yerine koymaları beni çok etkilemişti. Bu yüzden gönlüm daha da kaymıştı oralara...
* Babam Erbakan Hocayı çok severdi. Gönenli Mehmet Efendi’nin sohbetlerine devam ederken Hocaefendi Erbakan Hoca’yı işaret ettiği için vefatına kadar da bırakmadı.
* MGV’nin diğer gruplardan en büyük farkı düz ayaklı girilen yerler olmasıydı. Toplumdan alıp yine toplumun kendisine verirdi. FETÖ gibi toplumdan alıp kendi ekibine veren yapılar başarılı ve örnek gösterildi. 28 Şubat’ta büyük bir tokat yedi Müslümanlar ve artık herkes toplumdan alıp kendisine, vakfına, derneğine, cemaatine vermeye başladı. Kendine veren gruplar oluştu. Burada da en büyük golü cemaatler yemiş oldu...
* Erbakan Hoca Türkiye’deki gençlerin kanı dökülmesin diye çok mücadele etmiştir. Eğer onun gayretleri olmasaydı özellikle 1970’ler ve 1990’lar çok zor geçerdi...