
Başbakan’ın Mısır’a laiklik tavsiyesinde bulunması bizde yeniden laiklik tartışmalarının alevlenmesine neden oldu. Bu hamur daha çok su götürür, bunun farkındayız ama şunu da söylemeden geçmemek lazım: İnananların üzerinde Demokles’in kılıcı gibi sallanıp durmuş bu kavram ne zamandan beri matah bir şey oldu, doğrusu anlaşılır değil. Demek laiklik iyi bir şeydi de biz bilmiyorduk. Faziletlerini yeni yeni anlamaya başladık herhalde. Bunun için gücün elimize geçmesi, sistemin ya da rejimin laikliği bizim gibi anlaması mı gerekiyordu?
Öyle ya da böyle, kavramlarla anlaşacak, ona göre yolumuzu bulacaksak laikliğin, hangi din mevzubahis olursa olsun, ilahi olanın hayattaki işlevinin sınırlandırılması olduğunu anlamamız gerek. Tarihi uygulamada laiklik böyle ortaya çıkmıştır ve mevcut uygulamalar da bu şekilde devam etmektedir. Kavramın fluluğu durduğu yere göre yorumlanması sonucunu doğuruyor. Durum böyle olunca gelenin keyfine göre kullandığı bir kavram üzerinde ne anlaşılabilir ne de bu kavramı başkalarına pazarlayabiliriz. Olması gereken adalet gibi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları gibi temel kavramlara davet etmektir. Mısır’da da böyle olmalıydı. Reel-politik, diplomasi dili, konjonktür diyorsanız bilin ki gelenin keyfine göre yorumladığı kavramlarla hiçbir şey değişmez.