
Yıldızlar bir bir tamamlanıyor. Bu yazımızda Harzemşahları ve hep yaptığımız gibi onlardan bize kalan mirası, dersi anla(t)maya gayret edeceğiz...
Türk tarihinin derinliklerine 16 yıldız eşliğinde inmeye ve oralardan “ders çıkarmaya” devam ediyoruz. Bir önceki yazımızda Büyük Selçuklu Devleti’ni ve Anadolu coğrafyasındaki mührümüz olan Malazgirt Savaşı’nı anlatmaya gayret etmiştik. Yıldızlar bir bir tamamlanıyor. Bu yazımızda Harzemşahları ve hep yaptığımız gibi onlardan bize kalan mirası, dersi anla(t)maya gayret edeceğiz. Haydi, başlayalım.
Harezm, bir bölgenin adıdır. Ceyhun Nehri / Amu Derya ile Aral Gölü arasındaki alana karşılık gelir. Büyük Selçuklu Devleti 1040 yılında kurulunca bu bölgeyi de hakimiyeti altına alır ve oraya bir vali tayin eder. Vali, Anuş Tigin’dir. Anuş Tigin, Selçuklu sarayında eğitim görmüş, tecrübe edinmiş ve ardından vali tayin edilmiştir. Tıpkı Osmanlı’daki “devşirme sistemi” gibi bir sürecin sonucu olarak karşımıza çıkar. Onun tayin edildiği 1092 yılı Harzemşahların temelinin atıldığı dönem olarak kabul edilir. Çünkü kendisinden sonra bölgeye tayin edilecek valilerin hepsi onun soyundandır. Büyük Selçuklu taht kavgaları neticesinde sarsıntılar yaşar. Ancak Anuş Tigin mutlak itaat üzere olmaya devam eder. Vefatından sonra vali olarak oğlu Kutbettin Muhammed tayin edilir.
Ulu’l Emr’e Sadakat Emirdir
Kutbettin, adil ve zeki bir hükümdar portresi çizer. Asla halka zulmetmez. Merkezdeki zayıflığa rağmen töreye, dine karşı gelmeyerek itaati esas alır. Kur’an-ı Kerim’de buyurulan “Allah’a, Resulüne ve emirlerinize itaat edin (Nisa,59)” ikazını kulağına küpe edinir. Aslında ortam bağımsızlık için pek müsaittir. Ancak o yine de itaat üzere olmayı tercih eder. 30 yıllık bir idarecilik döneminden sonra vefat edince yerine oğlu Atsız geçer. Atsız da Selçuklu sarayında yetişmiş, kabiliyetli bir idareci ve komutandır. Seleflerine nazaran Atsız; çok daha büyük bir komutandı. Sultan Sencer’in zor zamanlarında kurtarıcısı olmuş büyük zaferlere imza atmıştı. Harezm halkı da artık bağımsızlık taleplerini yükseltiyor, merkezdeki sarsıntıya karşı fırsatı değerlendirmenin gerektiğini ifade ediyordu. Şahsi fikri de bu yönde olan Atsız, 1138 yılında isyan bayrağını açarak bağımsızlığını ilan eder. Selçuklu hakimiyetindeki topraklara taarruz ederek önemli bir kısmını ilhak eder. Atsız her fırsatı değerlendirmişse de Sencer’in kendisini toparladığı zamanlarda mağlup olunca hemen ona biat etmişti. Birkaç kez bu hadise tekrarlandı ve nihayetinde Atsız, Sultan Sencer’in üstünlüğünü kabul ederek vefat etti. Akabinde aynı soydan İlarslan başa geçti ve Harzemşahları adeta ihya etti. Devlet bağımsız bir hale geldi. Hint taraflarına yapılan seferlerle büyüyen devlet, büyük bir güce de ulaştı. Bu dönemde Selçuklu çalkantı içerisinde olup, bölünmeler yaşıyordu. O kadar ki Tekiş Han döneminde devlet bir imparatorluk haline geldi. Yegane amaç ise Abbasiler uhdesinde olan hilafeti korumaktı. Böylelikle İslam aleminde büyük bir nam kazanılmıştı. Alaaddin Muhammed döneminde ise zirveye çıkan devlet; hep olduğu gibi zirveden hızla çöküşe doğru sürüklenecekti. Bu dönemde asırları etkileyen ve insanlığın dehşet dönemlerinden olan bir hareket ortaya çıkmıştı; Moğol istilaları…
Medeniyete Vurulan En Büyük Darbe
Moğollar; Cengiz Han öncülüğünde muazzam bir dinamizme kavuşur. Ordusuna dahil ettikleri ve büyük kısmını oluşturan Türk askerleriyle beraber sırasıyla Doğu Asya, Orta Asya, Ön Asya, Karadeniz kıyıları ve Doğu Avrupa’yı kasıp kavururlar. Batıya doğru ilerleyerek Harzemşahlar ile karşı karşıya gelirler. Cengiz Han ve ordusu hiçbir ahlaki, insani değere sahip olmayan ve hiçbir savaş hukukunu gözetmeyen bir strateji ile yayılma politikası izler. Geldikleri bölgede teslim olan veya olmayan tüm asker ve halkı kılıçtan geçirirler. Ancak kendilerine hizmet edecek veya vergi verebilecek kadar olanlarını sağ bırakırlar. Bundan Harzemşahlar’da nasibini alır. Sultan Alaaddin ve ordusunu tarumar eden Moğollar, sınırlarını genişletir. Ardından tahta geçen Celaleddin usta bir komutan misali elindeki orduyu ve tebaayı alarak geri çekilir. Afganistan Gazne’ye ulaşarak hazırlıklarını tamamlar. Cengiz Han’ın gönderdiği ve Kutugu Noyan komutasındaki Moğol ordusunu hezimete uğratır. Bu büyük bir başarıydı. O güne kadar hiçbir güç Moğolların öncü birliklerini dahi yenememişti…
Liderlik Akıl ve Sabır İşidir
Cengiz Han ordusunun yenilmezliğine karşı vurulan bu darbeden sonra ordunun başına bizzat geçerek Celaleddin üzerine yürümeye karar verir. İndus Nehri’ne ilerleyen Celaleddin, hızlı hareket eden Cengiz ordusu ile karşılaşır. Cengiz Han; yine bildiğini yapar ve masum halk ile askerlerin hepsini kılıçtan geçirir. Küçük bir birlik ile kalan Celaleddin müthiş bir yarma hareketi ile Cengiz’in elinden kurtulur. Delhi’ye oradan İran’a ve Azerbaycan’a giden Celaleddin yılmıyor, yeniden dirilişin çaresini arıyordu. Kurduğu akrabalık bağları neticesinde Azerbaycan bölgesinde hakimiyeti tesis etti. Moğolların Karadeniz’in kuzeyinden Doğu Avrupa’ya yönelmesi neticesinde tehlike azalınca da eski hakimiyet alanında yeniden güç kazandı. Aklını ve sabrını kullanan Celaleddin Harzemşah; Doğu Anadolu-Azerbaycan hattından Tiflis’e uzanan bölgede hakimiyetini mutlak manada kabul ettirdi. Türkiye Selçuklu Devleti ile dönemin en güçlü iki Türk devleti haline geldi. Ardından bir hile neticesinde çıkan Yassıçemen Savaşı ile Türkiye Selçuklularına mağlup olarak tarih sahnesinden çekilecekti. Ancak burada şuraya dikkat etmek gerekiyor; Celaleddin Harzemşah, dünyanın en büyük zalimlerine karşı direnmişti. Hezimete uğramış hatta çocuklarını esir olmasınlar diye kendisi infaz etmişti.
Ancak hiçbir zaman vazgeçmedi. Yılmadı, yıkılmadı. Bir an olsun teslim olmayı, geri dönmeyi veya boyunduruk altında yaşamayı aklından dahi geçirmedi. Bugün Türkiye Cumhurbaşkanı’nın dediği “Ya olacağız, ya öleceğiz!” ilkesinin temellerini attı. Bu duruş bize yalnızca bir örnek değil; tarihten ve atalardan kalan -Misak-ı Milli gibi- “devredilemez” bir haktır. Bu haktan vazgeçilemez. Gerekirse mevzi kazanmak için geç adım atacağız, belki dişlerimizi sıkacağız. Ancak zilleti, boyunduruk altında olmayı ve esareti asla kabul etmeyeceğiz!