
Türkiye, dil öğrenmenin problem olduğu bir ülke. İrili ufaklı hiçbir ülkede dil öğrenmek Türkiye kadar problem değil sanırım. Benim kanaatim bunun en temel sebebi anadilimizi de yeteri kadar tanımıyor olmamız olsa da bunun dil öğrenme yöntemleri ile ilgili belli başlı sebepleri de var. Haydi “Nasıl Dil Öğreneceğim?” sorusunun cevabını birlikte verelim.
Hata Yapmaktan Korkma!
Bir kişi yabancı bir dil öğrense bile öğrendiği bilgileri kullanmak için yakaladığı fırsatları değerlendiremezse öğrendiklerini zamanla unutacaktır. Dilbilimde buna fosilleşme deniliyor. Öğrendiğiniz bilgileri kullanmadıkça ya da yaptığınız hataları görüp düzeltmedikçe o hatalar fosilleşecektir. Bunun en önemli sebebi, çekingenlik. “Hata yaparsam karşımdaki ne düşünür?” düşüncesi kişiyi konuşmaktan alıkoyuyor. Hâlbuki hata yapmak dil öğrenmenin yollarından birisi. Bir düşünsene hata yapmadan dil öğrenen insan var mı? Anadilimizi bile hata yaparak öğrenmiyor muyuz? Küçük bir çocuk belirli bir olgunluğa erişinceye kadar kelimeleri yanlış telaffuz edip durmuyor mu? İnsanlar küçük bir çocuğa nasıl yaklaşıyorsa seni de öyle görüyorlar emin ol. Örneğin sen hiç Türkçeyi yeni öğrenen bir yabancıyı yanlış konuşuyor diye ayıpladın mı? Hatta bazen daha şirin ve hoş görünüyor göze bu tür konuşmalar. Gülüp geçiyorsun çoğu zaman. İşte seni de öyle görüyorlar. Kendini rahat bırak. Hata yap. Hata yapmaktan korkma.
Bol Bol Yaz!
Problem yalnızca konuşmakta da değil. Dil öğrenmek deyince akla konuşmak geliyor tabii olarak; çünkü dilin kullanıldığı en önemli alan sözlü iletişim. Buna rağmen hayatta yalnızca söz ile iletişim kurmuyoruz, birçok işimizi yazı ile görüyoruz. Türkiye’de Türkçe yazı yazmak dahi birçok insanın problemi olduğu için iş yabancı bir dilde yazı yazmaya gelince bu problem daha da belirginleşiyor. Hâlbuki yazı yalnızca muhataba bir şey anlatmak için yazılmaz. Aynı zamanda düşüncenin sağlaması yapılır yazı ile. Bunun için düşünceyi sistemli bir hâle getiren gramerin en iyi yazarak öğrenileceğini hiç düşündün mü? Gramer kurallarını bir kere öğrendikten sonra onları defalarca tekrarlamakla vakit geçirme. Grameri uygulayabileceğin en iyi yol yazmaktır. Yaz ve gramer hatalarınla yüzleş. Unutma, gramer demek düşünce demektir.
Kopyalamak, çok eski bir metot olsa da özellikle yazı becerisinin gelişmesinde oldukça faydalıdır. Sana tavsiyem öğrenmek istediğin yabancı dilde yazılmış metinleri bul, müsvedde bir kağıda onları aynen yaz. Yazarken cümlelerin kuruluşuna, eklerin kullanımına vs. her şeye dikkat et. Zaman zaman yazdıklarını sesli olarak tekrar et. Bu yöntem dildeki kalıpların senin zihninde oturmasına da yardımcı olacaktır. Bir müddet sonra anlayacaksın ki hiç düşünmeden o kalıpları kullanıyorsun.
Sosyal Dil
Anadili ile yabancı dil arasındaki en önemli fark sosyal dildir. Her insan anadilini sosyal çevresi içerisinde öğreniyor. Doğduğumuz andan itibaren seslerin ne şekilde bir araya getirildiğini, kelimelerin nasıl uyumlu kullanıldığını, hangi durumda hangi kelimenin kullanıldığını, cümlelerin nasıl birbirine bağlandığını farkına varmadan tabii bir süreç içerisinde öğreniyoruz. Bu yüzden konuşurken ya da yazarken hiç düşünmeden hangi kelimeyi kullanacağımıza ve kelimelerin birbiriyle nasıl bir araya getirilebileceğine karar verebiliyoruz. Bir yabancının mahrum olduğu en önemli beceri işte budur. Bir yabancı dil öğrencisi ne kadar kelime ezberlerse ezberlesin o kelimeleri yerli yerince kullanma becerisini edinmek için epey çaba sarf etmesi gerekir. Bunun için çoğu kez o dilin konuşulduğu ülkede yaşamak tavsiye edilir. Elbette bu kısa yoldur; ancak bu imkân yoksa bile bu beceriyi nispeten edinmek mümkün. Öğrendiğin bütün bilgileri sosyal bağlamları içerisinde düşün. Unutma, yazılı dil ile sözlü dil birbirinden farklıdır. Dil öğrenirken daha çok yazılı dil üzerinden öğrenmeye meyilliyiz. Hâlbuki can alıcı olan konuşma dilidir. Sosyal dile dikkat kesil.
Bütüne Odaklan
Dil öğrenirken kaçırdığımız en önemli husus bağlam. Bir dilde kelimeler cümleleri cümleler de metinleri oluşturuyor. Oysa biz ya cümlelerden bağımsız kelimelerle ya da metinlerden bağımsız cümlelerle uğraşıyoruz. Yani bütünden çok parçayla meşgul oluyoruz. Oysa dilde anlam bütünle tamam olur. Bu yüzden mümkün mertebe bütünle meşgul olmak gerekir. Kelime listeleri yapsan da o kelimeleri bir metnin içinde gör. Metne kafa yor.
Metin demek yalnızca yazı demek değildir. Bugün artık yazıdan çok resim ve videolarla muhatabız. Resim ve videolar da anlamlı birer metindir. Bunlarda da parçaya odaklanıp bütüne kör olma.
Dil Dört Beceridir
Çok yaygın bilinse de öğrenirken her nedense bunu göz ardı ederiz. Dil temel olarak dört temel beceri üzerine kuruludur: Okuma, dinleme, konuşma ve yazma. Gramer de bütün bu becerilerin arkasında yatan sistemdir. Hepsiyle aynı anda ilişkilidir. Okul odaklı dil öğrenmemizden olsa gerek dili daha çok okuma ve konuşma üzerinden öğrenmeye meyilliyiz. Hatta konuşmayı da hemen beceremediğimizden okuma üzerinden dil öğrenmek kimilerine kâfi geliyor. Hâlbuki bir dilde yazılmış metinleri harika okuyabilirsiniz; ama o dilde iletişim kuramayabilirsiniz. Türkiye’de dil becerilerini ölçmeye dönük yapılan sınavların tamamı okuma becerisine dönük yapılıyor. Öğrenciler bu sınavlardan en yüksek notu alsalar da dili iletişim için kullanmakta zorluk çekiyor. Bu çok yanlış bir yaklaşım, dil bilmek dört temel beceriyi de aynı anda bilmektir. Bu yüzden okumaya odaklandığın kadar dinlemeye, konuşma ve yazmaya da odaklan. Hangisinde zayıfsan o becerinin üzerine daha çok git.