Agresif, tutarsız, ilkesiz, materyalist, kibirli, kurnaz, disiplinsiz, birdenbire parlayan… Tüm bunlar Batılı biyografi yazarlarının ABD Başkanı Donald Trump’ı betimlerken kullandıkları kelimelerden birkaçı olarak sıralanıyor. Tabii bir de tüccarlığı var Trump’ın. Hem de ne tüccar. Krizleri nasıl paraya tahvil edebilir diye bakan, hatta bunun için bizzat kriz çıkartan muhteris tüccar başkan…
Batı emperyalizmin bilindik taktiğidir, krizleri kaşıyarak, derinleştirerek, krizin taraflarına daha çok silah satmak. Ama bunu Trump gibi göstere göstere yapanına hiç bu kadar yakından şahit olmamıştı dünya.
Bir yandan İran ve Katar ile kışkırttığı Suudi Arabistan’a 280 milyar dolarlık silah satan “Muhteris Tüccar Trump” diğer yandan da “terörü desteklemekle” suçladığı Katar’a 12 milyar dolarlık silah satışına onay verdi. Hani Katar “terörü destekleyen ülke” idi? O halde ABD de “terörü destekleyen ülkeyi” desteklemiş olmuyor muydu? Tabii Katar’a savaş ilan eden Körfez’deki kardeşlerinin bu soruyu sorma cesareti elbette yok.
Aslında “Muhteris Tüccar” Trump taa seçim sürecinde açıklamıştı Körfez’deki monarşilerin ABD’ye olan bağımlılığını nasıl paraya tahvil edeceğini. Bir seçim konuşmasında; “Körfez ülkelerinin sahip olduğu tek şey para, ABD olmadan varlıklarını sürdüremezler. Körfez’e gideceğim ve “19 trilyon dolar civarındaki borcumuzu onlara ödeteceğim” demişti. Dediğini de yaptı Trump. 19 trilyon dolarlık faturanın ilk taksitini tahsil etti. Hem de hiç zorlanmadan. Trump gidip yerine kim gelirse gelsin, Körfez ülkeleri sırtını halkına değil de ABD’ye dayadığı sürece tabirimizi hoş görün “inek gibi sağılmaya” devam edilecektir.