
Gökten beslenmek için sapan taşımaya gerek yok, kursağımızı biraz aç bıraksak bu bile yeter.
Koskocaman yaz tatili de bitip gitti. Tatilde gitmek istediğim yerlere google earth de bile gidemedim. İnternette o kadar vakit harcamama rağmen Kâbe’ye de google earthtte gidemedim. Güya mouse u Kâbe’nin etrafında 7 kez gezdirince bir umre sevabı alınıyormuş. Ben ondan bile mahrum kaldım. İçime dert olan bu durum “Her yüzyılın bir sihirli bir kelimesi vardır bu yüzyılın sihirli kelimesi network’tür” diyen azizin sözüyle rahatladı. Azizim, yaptıklarıyla yaşayamaz yapacaklarını bir kenara yazar onları hayal ederek yaşar.
Azizin network konusunda söylemediği ama benim söylese güzel olurdu dediğim bir sürü cümleleri var. Bu sözleri kurduğumuz her siteye serpiştirsek millet ihya olur diye düşünsem de birkaçını yazarak işe başlayabilirim diye düşündüm. İşte beni benden alan azizin söylemediği sözlerden birkaçı.
(Network sayesinde her saniye Nevyork’u 100 farklı noktasından mobese kameralarıyla seyretmek varken “Millet gider mersine biz gideriz tersine” hesabı internet ağlarını dünya coğrafyasında insanların varlığından bile bihaber olduğu birçok memlekete sürmek oradaki insanlara ümit götürmek dert götürmek…
Bugün görüş günü diye oturduğumuz web camların karşısında yüzlerce network mahkûmuyla görüşme fırsatı yakalıyor olsak da evdeki annemizin yüzünü görmeye tahammülümüz kalmıyorsa bizi bu hapishaneden kurtarmaya kim dua eder?
“Ebu Leheb ölmedi ya nebi Ebu Cehil kıtalar dolaşıyor” sözlerini nick ismi yaparak “Asırlardır oturum açmayan adam” profilini güncelleyebilirsin. Zülcenahayn olmak nedir bilmeden kanatlarını küresel kurandere karşı Kuran derdiyle gerebilirsin.
Gökten beslenmek için sapan taşımaya gerek yok, kursağımızı biraz aç bıraksak bu bile yeter.
Ahir zamanda sözcüklerinin ulaşmadığı yerlerde fotoğrafların yayımlanır, adını dahi bilmediğin insanların bilgisayarında masaüstü resmi olursun, rüya ile gerçeğin arafında cesedinle hizmet edersin… :)
Bu sözleri söylememiş olsa bile azizim, diyecektir bir gün: “Ilim Çin’de bile olsa gidip alınız” diyen Peygamberin ümmetinden birileri “Burs Çin’de bile olsa gidip alınız” diyerek burs alma bahanesiyle Çinceyi öğrenip tebliğe başlayacaksa neden burs veren kurumları Çin’e taşımak emperyalist bir istek olsun? Ya da dünyanın tüm gençleri birleşin dertwork kuralım!
Azizim bütün görüşlerini fikirlerini dergimizde yazacak olsa Paulo Coelho ışığın savaşçısının el kitabı derdi Genç Dergi için. Biz de kendisine katılırdık.
Azizimle Ramazan’da görüşemedik. Tatili bitirdik geldik, okullarda yine aynı teraneler. Açılış törenleri, sonbahar şenlikleri, bilişim günleri, verimlilik günleri, iletişim günleri… Bunların en klasiğinin açılış töreni olduğu kesin. Bu kez benim için bir farkla, sihirli kelimeler birbiri ardınca geçiyor içinden, durun anlatayım…
Üniversite’de yeni bir eğitim, öğrenim, öğretim ve empoze yılı açılışı hep standarttır. Üniversitenin diğer kurumlardan farklı olduğunu vurgulamak adına konuşmasını yapması için Profesör Doktor Bilmem Kim Teyze davet edilir. Teyzemiz yaşını inkâr edercesine kuşandığı batılı elbiselerle kürsüye çıkar. Standart birkaç kelamın ardından fakülte binalarının arasında ufuk çizgisini geçmeyen küçük dağları görür. Ve onlara hükmeder vaziyette çatık kaşlarıyla sazı çok ciddi şekilde ele alır ve döktürmeye başlar. Tam atalarının alet kullanan maymunlardan geldiğini ifade ederken senkronize bir şekilde öğle yemeği vaktinin de geldiğini fark eder ve lafı getirmek istediği şeyi unutmadan söyleyiverir:
“Arkadaşlar, bizim zamanımızda ne masalarımızı süsleyen laptoplarımız ne de dünyanın her yerine istediğimiz anda ulaşmamızı sağlayan bir internetimiz vardı fakat bizler bütün bu olumsuz hava koşullarına rağmen sabahlara kadar kütüphaneleri aşındırır yine de öğrenmek istediğimiz bilgiyi öğrenirdik. Sizler çağdaş teknolojiyle örülmüş okulumuzda başarısızlığı ve cehaleti asla kabullenmemelisiniz…
Prof. Dr. Bilmem Kim Teyze bundan sonrasını söyleyemeden herkes yemekhanenin yolunu tutar. Ramazan filansa mescide gidenler olur ya da bilgisayar laboratuarına koşulur. Bilgisayar laboratuarında internet, internette vitamin var. Bir reklam filminde Gülse Birsel Teyze’nin ağzından dökülen bu sözler oldukça doğruydu. Bunun ispatını yapanlardan biri de ben oldum. İnternetteyken bir sürü işkenceye katlanabildiğimi fark ettim. Mesela geçenlerde elinde kâğıtlarla aşırı süslü bir anketör abla yanıma geldi. Anketine katılıp katılamayacağımı sordu. Neyin anketiymiş diye sordum. H.. isimli gazetenin Ankara eki için bir anket. Ankette Çankaya sınırları içindeki yapılarla Ankara’nın diğer ilçelerindeki yapılar karşılaştırılıyor. Çankaya içindeki Ankara Kalesiyle Keçiören’deki Estergon kalesini karşılaştırıyorsunuz ilk soruda. Güya mimari anlamda karşılaştırıyorsunuz; konulan resimler hiç de mimarca çekilmemiş tamamen magazinel bir çekimle Estergon kalesinin çekilebilecek en kötü fotoğrafıyla Ankara kalesinin en güzel fotoğrafı karşılaştırılıyor. Ama gerçekler acıdır diyerek ben yine Estergon’u seçiyorum. Daha sonraki karşılaştırmalar da H…gazetesinin patronunun Ankara’daki medya center’iyle başka bir medya patronunun iş yeri karşılaştırılıyor. H… gazetesinin patronunun binasını hangi mimarın çizdiğini ve binanın çoğu estetik özelliklerini bilmeme rağmen diğer binayı seçiyorum. Süslü anketör abla vitesten atıyor. Bana şu soruyu soruyor: “Siz gerçekten mimarlıkta mı okuyorsunuz?” Evet deyişimi beklemeden lafları sıralıyor: “Siz hem mimar olacaksınız hem internette saatlerce vakit geçiriyorsunuz, bu binanın hangi yarışmayla yapıldığını da mı bilmiyorsunuz, interneti sadece oyun ve eğlence için mi kullanıyorsunuz..?” O bunu derken ben gayet rahat ekranı gösterdim. Ekranda www.gencgonulluyuz.biz sitesi açıktı, sitede de Genç Afrika Hareketi Başlıyor resmi vardı. Resmin üzerindekilerin hepsini okuduktan sonra kendisine sordum bahsettiğiniz mimari harikayı yaptıran medya center sahibi şahıs hangi gazetesinin internet sitesinde böyle bir resim yayımladı? Hangi gazetesinde kendisinin yaptığı bir yardım haberi yayımlandı? Süslü anketör abla yüzüme bön bön baktı bir şey diyemeden çekti gitti.
Süslü anketör ablanın tepkisini beni bu halde görse Prof. Dr. Bilmem Kim Teyze de gösterirdi. Bu olayı telefon rehberimde Genç grubu diye kaydettiğim ve her gece yatmadan önce mesajlarımla uykularını böldüğüm arkadaşlara mesajlasam bütün uyku mahmurluklarını unutup bana güzel cevaplar yazarlardı. Ama bu ay burada yazmak için onları es geçtim.