Arapça cübbe, İspanyolcaya jupa, aljupa; İtalyancaya giuppa, giuppone ve Fransızcaya jupe, jupon; Türkçeye ise cüppe şeklinde geçmiş. Biz bugün hem cübbe hem cüppe diyoruz.
Cübbe tarih boyunca standart bir giyecek değil, daha çok belli bir kesime aidiyeti belirten bir giyecek olmuş. Mesela bugün de avukatlar, akademisyenler, Diyanet İşleri Başkanı, imam, hatip ve vaizler cübbe giyiyorlar. Hukukçuların mahkeme salonlarında görev sırasında giydikleri siyah cübbelerin yakası kırmızı çuha üzerine sırma işlemeli, din görevlilerinki siyah ve beyaz fildişi, öğretim üyelerininki ise her üniversitenin kendi tercihine göre.
Cübbelerin tamamında kollar bol ve geniş ağızlı. Cübbeler her tip kumaştan yapılmakla birlikte tercih edilenleri ipekli, yünlü, pamuklu ve ipek-pamuk karışımı kumaşlar.
Orta Asya’da cübbeye kaba deniliyor. Burada kadın cübbeleri her zaman erkek cübbeleri ise nadiren sırmayla işleniyor.
Abbasi halifesi tarafından Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey’e siyah cübbe giydirildiği biliniyor. Memlüklerde de üst elbisesine kaba veya cübbe deniliyor. Memlükler cübbenin üzerine bazen kürklü ferace de giymişler.
Osmanlılarda cübbe en çok ilmiye sınıfı tarafından benimsenmiş, beyaz tülbentli sarıkla beraber ilim ve din adamlarının belirgin kıyafeti hâline gelmiş. Son dönemde yapılan huzur derslerinde çeşitli hediyelerle birlikte mukarrirlere siyah, muhataplara da mavi renkte cübbeler verilmiş.