“Halep düşüyor,” dediler. Sonra Halep düştü. Halep düşerken sanki Antep’i kaybettik gibi hissettik. Boşuna değildi bu his. Aynısı mesela Saraybosna’da da hissedilmişti bundan 20 yıl önce. Edirne’nin düşmesi gibi. Oysa sadece bu şehirler değil, mesela Bağdat düşerken de aynı şeyleri hissetmeliydik. Hisseden hissetti elbette; ama Halep bir başka hissettiriyor. Halep canımızdan bir parça gibi. Bağdat da öyle; ama hafızalardan silindi. Dikkat ederseniz bugün Bağdat, Halep’e göre biraz daha yabancı geliyor muhayyileye. Çünkü yabancılaştırıldı. Aynısı derdinde olunmazsa 10 yıl sonra Halep için de olabilir. Aşina olduklarımıza birer birer yabancılaşıyoruz, farkında mıyız?
Halep yüzlerce yıldır insanlığın başkentlerinden biri. Anadolu’dan Mezopotamya’ya; Akdeniz’den İran’a giden ana yolların kavşak noktası. Bundan dolayı her zaman kervanların uğrak yeri olmuş. Yol üzerinde olana dost da uğrar düşman da. Halep’e de kervanlar uğradığı gibi ordular da uğramış. Sayısız ordu bundan önce Halep’i tarumar etmiş.
İlk olarak Milattan önce III. binyıl çivi yazılı Akkad tabletlerinde Halaba ve Halman / Halwan şeklinde adına rastlanıyor Halep’in. Sonra İslam devirleri geliyor. Ebu Ubeyde b. Cerrâh komutasındaki İslam orduları Halep’i fethediyor. İyaz b. Ganm el-Fıhrî öncülüğündeki birlik Halep’e ilk giren birlik. Sonraları hem Selçuklu’nun hem de Osmanlı’nın en önemli şehirlerinden biri oluyor Halep. Mercidabık Savaşı’ndan sonra Osmanlı hakimiyetine giren şehir Osmanlı döneminde en parlak devirlerini yaşıyor.
Her Osmanlı şehri gibi, Halep de camiler ve külliyeler etrafında gelişmiş. Yüzlerce yıl şen olan Halep şehri, Osmanlı’nın binbir dertle boğuştuğu I. Dünya Savaşı sırasında İstanbul ve Kahire’den sonra Osmanlı’nın en büyük üçüncü şehri olarak yaşamaktaymış. Sonra... Sonrası malum işgaller ve kopuşlar. Bir yüzyıl unuttuğumuz Halep bugün insanlığını yitirmiş katillerin saldırısı altında. Her şeyden önce düşman Müslümanın Müslümanla savaşmasını istiyor ve bu hain plan büyük ölçüde işliyor gibi görünüyor. Halaba, Halep ya da Aleppo bir gün tekrar şen olacak, diye dua ediyoruz. Çünkü Aşık Garip de ona öyle dua etmişti.