Türk-İslam kaynaklarında ve edebi metinlerinde aynü’l-hayat, nehrü’l-hayat, âb-ı câvidanî, âb-ı zindegî, hayat kaynağı, hayat çeşmesi, bengi su, dirilik suyu, bazen de Hızır ve İskender’e atıfla Âb-ı Hızır veya Âb-ı İskender vb. adlarla anılan âb-ı hayat, ölmezlik kaynağı olarak da ifade edilmekteymiş. Âb’ın yani suyun tazelik ve serinlik anlamlarını da düşünürsek dirilik, ölmezlik, bengilik (sonsuzluk) olarak neden tercüme edildiğini şimdi daha iyi anlıyoruz.
Hz. Musa ile Hızır’ın (a.s.) buluşması esnasında Hz. Musa, Hızır’ın (a.s.) nerede olduğunu anlamak için cebinde bir balıkla buluşma yerine gitmiş. Ölü olan balık âb-ı hayatın olduğu yere gelince canlanmış. Bir başka rivayete göre de bu balığa âb-ı hayattan sıçradığı için canlanmış. Bir başka görüşe göre “suyun içindeki ebedî ot” imajının yer aldığı Gılgamış destanı ile İskender efsanelerinde de buna benzer hikâyeler var. Âb-ı hayata Âb-ı İskender denmesi de bundan sebepmiş. İskender efsanesine göre İskender’in de ölümsüzlük suyunu arayan bir karakter olduğunu unutmamak gerek.
Âb-ı Hayat Olanlar
-Kur’an-ı Kerim, âb-ı hayat. Onun gelmesiyle ölen kalpler dirildi.
-Kâbe âb-ı hayat. Hakk’ın birliğini, İslam ve imanı temsil ediyor. Siyah örtüsü “karanlıklar”a benzetiliyor.
-Hz. Peygamber âb-ı hayat. Ölü gönüller onun sözleriyle şifa buldu. Peygamberin şefaati de müminler için âb-ı hayat.
-Padişahın, sevgilinin, velilerin, âlim ve ariflerin söz ve nasihatleri de âb-ı hayat. Yine onlarla ölü gönüller canlanıyor.