
Her işte olduğu gibi fotoğraf çekerken hepimiz aslında bir öğrenciyiz. Bunun için her zaman daha iyiyi ve güzeli yakalamak adına öğrenciliğimizi hiç unutmamamız gerekiyor. Yoksa bu gibi ‘en iyisi benim çektiğim’ doygunluğu yeteneklerimizi, duygularımızı ve arayışlarımızı körelten en büyük düşmanımız haline geliverir haberimiz olmadan. Böyle bir yolun sonu kendini tekrar eden sıradan fotoğraflar arşivine çıkar. Böyle sıkıcı bir labirente düşmemek ve kendimizi geliştirmek için sık sık bilgi güncellemesi yapmalıyız ilk olarak. Bu noktada hem teknolojik gelişmeleri takip etmeli hem de içerik noktasında Türkiye’de ve dünyada yeni neler üretildiği gündemimizde olmalı her zaman. Zaman zaman bir adım ilerisine gidip çok beğendiğimiz bir fotoğrafımızın benzerlerini internette bulup inceleyerek en azından farklı bakış açılarını görüp eksikliklerimizi çok daha sağlıklı ortaya koyabiliriz… Bu yöntem gelişme merdivenlerinden çok daha hızlı çıkmamıza yardımcı olacak önemli bir gelişme. Unutmayalım, ihmal etmeyelim!
Öncelikli Üç Kriter…
Yeri gelmişken hatırlatmış olayım: Köşemize gönderilen fotoğraflar gelince ilk baktığım kriter fotoğrafın netliği yerinde mi olur. Çünkü fotoğraf net değilse, ya da netlik yanlış noktadan yapılmışsa görsel sihir kaybolmaya başlar gözümde. İkinci olarak “ana konu, ilgi merkezi belirgin mi?” sorusuna bakar bakmaz cevap veriyor mu olur. “Bu fotoğraf ne anlatıyor?” sorusunu akla getiren fotoğraflar eleğin altına çabuk düşer çünkü. Üçüncü olarak ‘fotoğrafın ışık problemi var mı, gölge-güneş dengesi yerinde mi, ana konu iyi aydınlatılmış mı?’ olur. Bunun dışındaki kriterleri çoğunlukla gözardı ederim.
Köşemize fotoğraf gönderenlerle ilgili kişi bazlı bir arşiv tutmuyoruz. Ancak bazı isimlerin geçmiş fotoğraflarına bakma ihtiyacı hissediyorum bazen. Bu da çoğunlukla gerçekten dikkat çekici karelerde veya oldukça zayıf fotoğraflarda oluyor. Şunu merak ediyorum; daha önce gönderdikleriyle kıyasladığımda olumlu yöne mi, olumsuz yöne mi bir gelişme göstermiş okuyucumuz. Furkan Atik gönderdiği bir dizi fotoğrafla hemen dikkatimi çekmeyi başardı açıkçası. Çünkü fotoğraflarının hepsinde göz ve gönül zenginliğini hissettim hemen. Gönderdiği fotoğraflarda ciddi bir kompozisyon tecrübesi, ana konuyu vurgulu bir şekilde gösterme hassasiyeti ve en önemlisi netliği gayet güzel çekimler yapabilmesi hemen dikkat çekiyor. Sayfamıza aldığımız martı fotoğrafında kuşu, arka planı sade bir gölgeye yerleştirmesine dikkatinizi çekmek istiyorum. Ana konu binanın üstüne yerleştirilseydi bu kadar belirgin bir şekilde görünmezdi. Böyle devam diyor ve yeni fotoğraflarını bekliyoruz…
Yasemin Yazıcı benim de çekmeyi çok sevdiğim doğallığı her halinden belli spontane çekilmiş güzel bir kareyle katıldı aramıza. Her tarafını buzların kapladığı bir çeşmeden neredeyse donmak üzere olan bir suyu ‘ancak bir çocuk içebilir’ dedim fotoğrafı görür görmez. Buzları görmesem sanki ağustos sıcağında soğuk suyu kana kana içiyor diyeceğim. Fotoğraf çarpıcı bir kare. Genel atmosferi daha iyi anlatma noktasında biraz daha geniş bir kadraj tutulması daha aydınlatıcı olurdu. Baş ve sırt kısmından biraz daha genişlik verilmesi sıkıntı veren sıkışıklığı çok rahatlatabilirdi…
Hatice Demiral’ın gönderdiği çiçek fotoğrafını görünce yukarıda saydığım kriterler geldi hemen aklıma. Fotoğrafın ana konuyu netleyip arka planı flu bırakması çiçeğin görünürlüğünü ve ön plana çıkmasını sağlamış. Bunun gibi şekilli nesneleri bütün ayrıntıları net şekilde görünecek bir açıdan çekmek gerekiyor. Hatice Hanım da bunu gayet güzel uygulamış. Işık ayarları öğle vaktinde çekilmesine rağmen güzel bir şekilde dengelenmiş. Belki güneşin biraz daha eğik geldiği bir saate çekilse çiçeğin derinliği biraz daha artabilirdi. Sadece kadraj yapılırken çiçeğin sağ tarafı çok yakın kesilmiş. Biraz daha geniş tutulması çok daha yerinde olurmuş.
Tarihi eserler fotoğrafçılar için bulunmaz hazineler sunar. En küçük ayrıntısında bile yüzlerce çarpıcı kare saklıdır çoğunlukla. Tabii bulabilene. Dilara Yılmaz’ın gönderdiği kapı fotoğrafı bu ayrıntılardan sadece bir tanesi. İlk başta şunu söylemeliyim; fotoğrafın çekilme açısını sevdim. Netliğin yakın planda yer alan kapı tokmağına yapılması gerekiyordu o da gayet başarılı bir şekilde yapılmış. Fotoğrafta çok yakından çekilmesinden kaynaklanan küçük de olsa bir perspektif bozulması var. Belki bunu gidermek için fotoğraf biraz daha sol taraftan çekilebilirdi. Bu sayede hem bu bozulma biraz önlenmiş olurdu hem de arkada yer alan kapı tokmağının kapıya saplandığı nokta gösterilebilirdi. Ayrıca karşı kapı kanadında yer alan işlemelerin biraz daha görünür olması ayrı bir zenginlik katmış olurdu fotoğrafımıza…
Ayşenur Utnu’un eski Mardin’in dar sokaklarında çektiği dik merdivenden çıkan insan fotoğrafı bu ayın son değerlendirmesi olsun. Fotoğraf genel olarak başarılı diyebiliriz. Merdivenden çıkan insanın yakalanması, genel olarak ışık ayarının da ayrıntıları gösterecek şekilde ayarlanması güzel. Ama eski Mardin deyince insan biraz daha tarih kokan bir sokak hayal ediyor açıkçası. Sol tarafta yer alan modern tuğla ve plastik atık su borusu atmosferin gizemini oldukça gölgeliyor. Belki kadraj seçimi yaparken onları dışarıda bırakmak en iyisi olurdu. Belki yatay değil, dikey bir kompozisyon tercihi daha doğru olurdu. Eminim Ayşenur Hanımın Mardin’den daha paylaşacağı çok fotoğrafı vardır… Onları da bekliyoruz.