Mağripli gençler Paris’i ateşe verdiğinde yeni bir devrenin başladığını kaçımız fark ettik? O gece Paris’in varoşlarından yükselen alevler aslında; Brüksel, Kopenhag, Marsilya, Strasburg, Lizbon, Rotterdam, Berlin’de, kısacası içten içe yanan bütün Avrupa’nın gözlerinde tutuşmuştu. O korku, belki üç asırdır unutayazdıkları o meşum ürperiş yine gelmiş, yine iliklerine kadar onları titretmeye başlamıştı işte. Farklı şehirlerde farklı zamanlarda pıtrak gibi çıkan kıvılcımlar oradan buradan sökün ettikçe artık hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağını gördüler. Başkaları adına pek sevdikleri lanet işte şimdi kapılarındadır. Afrika’da, Asya’da, Ortadoğu’da işledikleri cinayetler, yaptıkları soykırımlar, talan ettikleri servetlerin hesabını ödeme zamanı gelmiştir. Bunun çoktandır kendileri de farkında; kendi akıbetlerinin adını kendileri koydular. Bir tanesi “2022 yılında Fransa’da Müslüman başkan” diye roman kaleme aldığında, fantastik kurgudur, gülüp geçelim diyemediler. 2050 yılında her beş Avrupalıdan birinin Müslüman olacağını öngören Amerikan raporuna itiraz edemediler. Brüksel’de erkek çocuklara en çok konulan ilk yedi ismin Muhammed, Adem, Rayan, Eyüp, Mehdi, Emin ve Hamza olduğunu söyleyen nüfus istatistiklerini gizleyemediler. Korkularını önce alçak sesle, fısıltı ile paylaşıyorlardı; endişeleri arttıkça sesleri yükseldi, sesleri yükseldikçe paniklediler. Kendilerini ırkçılığa, faşizme, Nazizm’e sürükleyen işte bu panik oldu. Şimdi bu nefret ve tahammülsüzlükle ateşle oynamaya başladıklarını bilmem ne zaman fark edecekler? Mağripli gençlerin önüne düşecek fatihler bir an evvel yetişsin diye mi bu telaşları acaba?
Olacak bitecek bellidir: Avrupa büyük fethe hazırlanıyor, tarih geri dönüyor. Bunu ister yüzyıllardır sömürülen mazlum ve garip coğrafyaların intikam zamanı diye yorumlayınız, ister artık çoğalamayan yaşlı bir nüfusun tarihe, coğrafyasına ve insanlığa elveda deyişi diye… Biz analiz, yorum ve stratejik tespitleri binbir manaya açık tebessümümüzle dinliyor ve fakat onlara göre konuşmuyoruz. Bizim eminliğimiz 1400 küsur yıldır bildiğimiz, ezberlediğimiz ve hep birbirimize söyleye geldiğimiz “Roma da bir gün fethedilecek” hadisine ettiğimiz imandandır: “Sadakta Ya Rasulallah, sadakta… Hep doğru söylemiştin, ne vaat ettiysen onu görmüş, onu bulmuştuk, yine vaat ettiğini bulacağız, yine muştuladığına kavuşacağız.” Kalkın dostlar, ikinci Roma’nın fetih zamanı gelmiş, ikinci fatihlik ufukta gözükmüştür; zaman layık olma, 1400 küsur yıldır önümüzde yanıp duran bu kızıl elmayı artık ele geçirme zamanıdır.
Bu sayımız bir kutlu doğum mevsiminde Hira’dan “büyük haber”le gelen ve müminlere çok düşkün olan Peygamber Efendimiz’i anmayı, anlamayı ve anlatmayı diliyor. Çünkü O’nu ne kadar ansak, anlasak, anlatsak azdır. Dileriz, O kutlu hayattan nasibimize düşmesi gereken mesajları alır, hakikat çeşmesi olan o mübarek ağızdan dökülen “kardeşlerim” hitabına erebilme bahtiyarlığına ereriz.
Mayıs ayında görüşmek dileğiyle, muhabbetle kalınız.