Bugün sana bir zirve göstereceğim, bir ufuk… Bize ufku işaret edenden devşirilmiş bir ufuk… Yıldızlarda asılı ve fakat yeryüzünün ışığı... Zirvelerde saklı ve fakat bastığımız yerin direği, Adını insanlığın yanına yazacaklara lâzım. Fedakârlığın, aşkın ve merhametin el kitabı. Kutlu insanların, seçilmişlerin, kalp erlerinin, Yâre hayranların, dostların âb-ı hayat pınarı, Eminliğin, emanete layık olmanın adı bir ufuk… Sana ne vaat eder bu ufuk, bundan bahsedeceğim. Bir ufuk ki her şeyini; gözünü, yüzünü ve sözünü… İzini ve özünü dahi alıp kendisi yapar bir ufuk… Sadece burayı değil öteleri armağan eder… Sonra alıp seni tam yanına yerleştirir, ötekiler için… Sonrakiler için bir gün, seni de ufuk yapar bir ufuk…
Dikkat et, o gün öyle bir gözün olacak ki… Basar ve basiretin adı olacak senin gözün… Baktı mı iflah etmedik kimse bırakmayacak Değdiğine, dokunduğuna ötelerin şifasını… Görülmeyenin görüşünü gösterecek senin gözün. Gayriye, nasipsize sarkmayacak; o kadar keskin… Hep onaracak, tamir edecek, sağaltacak gözün… Dokunduğu yeri yeşerten bir Mesih eli gibi… Her temas ettiğine hayat verecek, nur verecek… İfşa etmeyecek, örtüverecek sessizce gözün.
Dikkat et, o gün bir yüzün olacak ki o yüzün… İşaretin olacak, farkın yani; secde markalı yüzün. Hüznün bin bir rengi ile kamaşıp duruveren… Bakanların içlerine baharlar saçacak yüzün. Bir simadan akmış ki Yusuf O’nun hayranıdır Öyle duru ve taze ki kıyılamaz nazar etmeye… Mehabeti alıp ötelere götürecek senin yüzün, “Yalancı olamaz sahibi bunun” dedirtecek… Yüzün öyle olacak, öyle olacak ki yüzün… Yüzü olacak yüzsüzün bile, sürmeye yüzün…
Sözün olacak sözün, bereketli; nesepsiz değil. Kökü yerde, dalları göğe uzanan sözün olacak. Özünden gelecek, içinden kopup gelecek sözün, Çabasız, süssüz, gayretsiz, akıverecek kolayca… Özünün sözü ki özleri alıp işin özüne yöneltecek. Kaskatı, sert olmayacak; nüfuz edilemez hiç değil… Aksine makul olacak, reddedilmeyecek sözün, Berrak bir su gibi altı üstü, içi dışı birdir bir… Tıpkı gözyaşı gibi sözün; ne riya ne kibir… Ne yapmacık ne süslü, saf ve sade sözün.
İzin olacak izin, kimsenin takip edemeyeceği izin… Arkasında hiçbir işaret bırakmayan bir izin… Öyledir çünkü himmet ve nazarla gidersin. Gidersin, örtülerek, gizlenerek gidersin… “Ya Settar’usturlena”yı üçleyerek gidersin... Setrederler seni, seyrini seyretmeye yoktur izin. Bilinmezsin, duyulmazsın, görülmezsin, Bir mahviyet âleminde, yüzünde örtüler… Ancak ehline malum; ariflere maruftur izin.
Nihayet özün olacak, hepsinin membaı bir özün… Yedi kat göklerin ve yerin atardamarı gibi atan… Kâinatla bir atan, arşın etrafında gök ehli ile atan… Sırrın ve esrarın, hafînin ve ahfânın özünden özün Cümle meleklerin künhüne, isteyip de eremediği… Uyumayan, yorulmayan, gaflete düşmeyen… Hakkın nazarlarına muhatap, her dem bakılan Sadece Dost’a lâyık, Dost’a mekân bir özün.
Dikkat et o ufka sahip olacağın gün gelecek. Gelecek, elbet gün gelecek, sana da verilecek. Dikkat, şu an içinde uyanan, kıpırdaşana dikkat! Dua misal satırlarıma tepkine, bakışına dikkat! Dikkat, içinde tam şu an tomurcuklanan bir temenni… O ufka dair hevesin dahi göklere açılmış elindir. Değil mi ki ufkun ümidi içine düşmüş, verilecek… Değil mi ki duadan başka sermayemiz yok, verilecek… Değil mi ki O’nda bütün ümit ve ufuk O’nundur. Değil mi ki heves O’nun, söz O’nun, dua O’nundur. Ufuk da verilecek; ufka layık maiyet de verilecek.