İsrail, 1967’den bu yana işgal ettiği Kudüs’ü Yahudileştirmek için istikrarlı bir şekilde çalışıyor. Bu anlamda da önemli mesafe kat etti. İsrail, şehrin demografik yapısıyla oynuyor, İslami kimliğini, dini, kültürel ve mimari yönlerden Yahudi kimliğiyle değiştirmek için her türlü yolu deniyor.
Ortadoğu’daki konjonktür sebebiyle bu tehlike, maalesef gündemde kendine yer bulamıyor. Filistinli İmad Ebu Hatice’nin destansı direnişi vesilesiyle bir müddetliğine de olsa gündeme geldi kutsal Kudüs’ün Yahudileştirilmesi tehlikesi.
İmad Ebu Hatice, işgalci İsrail’in adım adım uygulamaya koyduğu “Kudüs’ü Yahudileştirme planının” en son ve bariz örneği idi çünkü. Mescid-i Aksa’nın Silsile Kapısı’na 5 metre, Burak Duvarı’na ise sâdece 2,5 metre mesafedeki bakkal dükkanını devretmesi için İsrail yönetiminin baskılarını maruz kaldı İmad. Fiziksel şiddete başvurdular, gözaltına aldılar, para cezası kestiler, ağır vergiler koydular. Fakat bütün bu yapılanlara rağmen pes etmedi İmad Ebu Hatice. Sonra kendisine önce 24 milyon dolar ardından da açık çek teklif ettiler ama o “Ben Allah’a söz verdim, andolsun ki; sokakta işportacılık da yapsam burayı onlara bırakmayacağım” dedi. Kudüs davasının neredeyse unutulduğu, ihmal edildiği, her şeyin para olduğu şu dönemde, onca yoksulluğuna, onca baskı ve zulme rağmen dimdik ayakta durdu. İmad Ebu Hatice bu destansı direnişi ile tüm alemi İslam’a büyük bir ders verdi.