“Benim ayrı odam olduğu gibi, yazı masam ve hatta kitap dolabım bile vardı.”
İstanbul’da doğdu, İstanbul’da öldü. Ekim 1862’de başladı hayatı. Biz onu 50 TL’lik banknotların arkasındaki resmiyle tanıyoruz ama O’nu konuşmak için birden fazla nedenimiz var. Birincisi, Osmanlı’nın son dönemlerinin büyük ismi Ahmed Cevdet Paşa’nın kızı. İkincisi, Osmanlı’da kadın hareketlerine dair meselede çalışırken ilk selam verilecek kişi. Üçüncüsü ve belki en mühimi tarihimizde bildiğimiz ilk kadın roman yazarı.
Halepli Yıllar
Varlıklı bir ailede doğup büyüdü. Ailesinden özel eğitim aldı, herhangi bir okula gitmedi. Ama çok büyük merakı vardı. Fransızcayı kendi çabası ile öğrendi. Abisi Ali Sedat Bey’in evde aldığı özel dersleri gizlice dinleyerek notlar alırdı. Abisi okumadığı kitap ve dergileri O’na verirdi. Henüz 7 yaşındayken annesinin mektuplarını yazardı. George Ohnet’in “Volente” isimli eserini 25 yaşında evli ve çocuklu iken Türkçe’ye “Meram” adıyla çevirdi. Kitabın mütercim kısmında “bir hanım” yazıyordu. Bundan sonraki çevirilerinde ise “Mütercim-i Meram” imzasını kullandı.
Ahmet Cevdet Paşa üst düzey devlet adamı olmasından ötürü farklı yerlerde görev yapmıştı. Şimdilerde içimizde derin bir sızı haline gelen ve maalesef viraneye dönen Halep’in valisi olmuştu. Fatma Aliye Hanım henüz 3 yaşındaydı. Zamanının çoğunu babasının kahvecisi, çok okuyan, zeki ve bilgili Süleyman Ağa’nın yanında geçirdi. Süleyman Ağa da O’na hikayeler anlatır, sorularını sabırla cevaplar, İngiltere ve Fransa hakkında bilgiler verirdi. Ve bir de Mösyö Eskin var. O’ndan da çok şey öğrendi. Babası Suriye valisi olunca Şam’a taşındılar. Şam günlerini Fransızca günlüklerinde anlattı. Bunları Ahmed Mithat Efendi’nin Fatma Aliye’yi anlattığı “Bir Osmanlı Kadın Yazarın Doğuşu” kitabından öğreniyoruz.
Yazar: Bir Kadın
17 yaşında evlendi, 5 kız çocuğu oldu. Evliliğinin ilk yıllarında kocasından gizli kitap okurdu ve tercümelerini gizli saklı yapardı. Bu neredeyse 10 yıl böyle sürdü. Romanlarında çoğunlukla kadın gözünden sevgi, evlilik, muhabbet gibi konuları işledi. Tarih ve felsefe ile ilgili meseleleri yazdı. Ahmet Mithat Efendi’nin kitabı Fatma Aliye Hanım’ın var olan ününü daha da artırdı. Mithat Efendi O’nun için “manevi kızım” derdi. Fatma Aliye’nin çalışmaları hayatta iken Fransızca ve Arapça’ya çevrildi. Fransız gazetlerinde hakkında yazılar çıktı. Aslında çok orjinal ve farklı şeyler söylemiyordu. Kadın yazar oluşu ve cesaretle bu işi yapıyor olması O’nu meşhur etti. Modernleşme söylemlerinin daha yüksek perdeden dillendirildiği dönemde Fatma Aliye Hanım’a elbette ihtiyaç vardı.
Fatma Aliye Hanım, 1892’de ilk defa kendi adıyla “Muhadarat” adlı bir roman yayımladı. Önceki romanlarında müstear isim kullanmıştı. O zamanlar yayımlanan pek çok roman bugün okuduğumuz güncel romanlardan farklı. Yazar çok müdahaleci ve sürekli okuru bilgilendirmek istiyor. Mesela bir tren yolculuğunu anlatırken aniden raylı sistemin tarihini anlatıyor. Bir yıl öncesinde “Hayal ve Hakikat” adlı romanını Ahmed Mithat Efendi ile birlikte yazmışlardı. Orada da benzer bir durum var. Erkek kahraman ile ilgili olan kısmı Ahmed Mithat, kadın kahramanla ilgili yeri Fatma Aliye Hanım yazar ama kitabın yazarı “Ahmed Mithat Efendi ve Bir Kadın” olarak geçer.
Hanımlara Mahsus Gazete
Osmanlı’nın son dönemlerinde bir kadın dergisi yayımlanmıştı: Hanımlara Mahsus Gazete. İbnü’l Hakkı Mehmet Tahir gazetenin sahibi, eşi Fatma Şadiye Hanım ise müdiresi idi. Hem erkek hem de kadın yazarları vardı. Çocuk eğitimi, eşler arası ilişkiler, moda, tercüme roman tefrikaları, ev idaresi gibi konular ele alınıyordu. Üstelik bir de “Hanım Kızlara Mahsus” isimli veriyordu. 150. sayıya kadar haftada iki kez (pazartesi ve perşembe), sonraki tüm sayılar haftada bir kez yayımlanmıştı. 13 yılda toplam 604 sayı çıktı. Fatma Aliye Hanım da bu derginin başyazarı idi. Çeviri ve roman tefrikalarını ilk burada yayımladı. Ayrıca İnkılâb, Malûmat, Servet-i Fünûn, Tercümân-ı Hakikat, Ümmet, Mahasin gibi dergi ve gazetlerde de yazdı.
O’nun için bugün anladığımız manada feminist ve modern demek zor. Ama tamamen uzak da değil. Osmanlı’nın modernleşmesine ve Cumhuriyet’e geçişe kuşkusuz katkısı oldu. Kadın hareketlerine ilham verdi. Eserlerinde bolca Şarkiyatçı bölümler bulunabilir. İçinde yaşadığı topluma dışarıdan bakan tuhaf aydın görünümlü yazarlardan ciddi bir farkı yoktu. Çocuklarını Fransızca eğitim veren yabancı okullarda okuttu, özel dersler aldırdı. Kızı İsmet Hanım din değiştirip Hıristiyan oldu, önce İzmir’e gitti, sonra kendisinden haber alamadı ailesi. İngiltere’de rahibe kıyafetli resimleri gazetelerde yayımlanınca durum anlaşıldı.
1893’te “Dünya Kadın Kütüphanesi Kataloğu’nda Fatma Aliye’nin eserlerine yer verilmişti. Babası Ahmed Cevdet Paşa’nın şahsiyetini ve dönemini anlatan bir kitap yazdı. Kosova Zaferi, İstila-i İslam, Teaddut-u Zevcât (çok eşlilik) gibi kitapları da var. Kesit Yayınları Fatma Aliye’nin kitaplarını toplu olarak bastı, ayrıca Bedir Yayınları, Bilge Kültür Sanat, Boğaziçi Üniversitesi Yayınları, Dergâh, Çizgi, Hece ve Özgür Yayınları da kitaplarını neşretmişti. Kitaplarının bir kısmı 100 sayfa civarında, kısa metinler.
“Roman Ahlâka Hizmet Eder”
Roman hakkındaki görüşlerini “Muhadarat” isimli romanında şöyle anlatır: “Roman ahlâk dersidir. Tehzib-i ahlâk eder. İnsanı mütennebbih eyler, derler ki biz bunlara evet pek doğrudur diyeceğiz. Bir takımı da roman insanı iğfal eder, beyhude şeylere ikna eder derler ki ben bunlara da evet diyeceğim! Evet! Roman bir ahlâk dersidir. Hem de nasıl ders? Mütalaanın seve seve, eğlene eğlene tederrüs eyleyeceği bir ders… En çok satılan kitap roman oluyor. Gençlerin, fenni ve hikemi yazılarından öğrendikleri malumat o kadar güzel zihinlerinde kalıyor ki hocaları bunları kendi usullerinde binlerce kere ezberletseler bu kadar zihinlerine sokamıyorlar. Descartes “Roman bir zehirdir. Fakat öyle bir zehir ki bazı zehrin panzehri olmaz” demiş olsa da roman mezmumları onu aramazlar. Roman bir ders olmak üzere tedris edilirse tezhib-i ahlâka hizmet eder.” (s.98-100)
Kitapları, tercümeleri ve edebiyat uğraşısının dışında yardım cemiyetleri ile ilgilenirdi. 1897’de Osmanlı-Yunan Savaşı’nda yaralan askerlere yardım için Tercüman-ı Hakikat gazetesinde yazılar yazdı. Nisvan-ı Osmaniye İmdat Cemiyeti adlı bir dernek kurdu. İlk resmi kadın derneğidir aynı zamanda. Hilal-i Ahmer Cemiyeti’nin (bugünkü kızılay) ilk kadın üyesidir. İlk Osmanlı kadın feministi sayılan Emine Semiye’nin ablası, tiyatro ve sinema oyuncusu Suna Selen’in anneannesidir. İsimleri çeşitli sokaklara verildi, 2009’da değişen Türk Lira’larından 50 TL’lik banknotların arka yüzünde resmi bulunmaktadır. Soyadı kanunundan sonra “Topuz” soyismini alır. 1924’te başlayan rahatsızlıkları her geçen gün arttı. Temmuz 1936’da vefat etti. Feriköy mezarlığına defnedildi.