Namazla ilgili olarak üzerinde önemle durmamız gereken bazı hatırlatmaları derleyerek Genç Dergisi okurlarımızın istifadesine sunuyoruz.
İlmihalden Namaz Bahsini Okuyalım
Namaz ibadetler arasında en önemli olanıdır. Allah Resulü’nün (s.a.v.) beyanına göre ahiret gününde imandan sonra amel hususundaki ilk sorgu namaz konusunda olacaktır. (Bkz. Tirmizi, Salah, 305) Dolayısıyla namaz konusunda ilk yapılması gerekenlerden birisi de güvenilir ilmihal kitaplarından namaz bahsini okumak ve güzelce öğrenmektir.
Namaz Bir Nefis Mücadelesidir
Namazda imam efendinin durduğu yere “mihrap” yani “harp yeri” denir. Neden harp yeri denilmiştir? Çünkü insan iftitah tekbiri ile birlikte, dünyevi dert ve tasaları elinin tersiyle arkaya atarak nefsiyle bir cenge başlar.
Namaz Yardım Vesilesidir
Bakara suresi 45. ayet-i kerimede; “Ey iman edenler, sabırla ve namazla Allah’tan yardım isteyin. Allah sabredenlerle beraberdir” buyrulmaktadır. Bu ayet-i kerimede Cenab-ı Allah bizlere duaların kabulünün ve ilahi yardıma erişmenin sırrını açıklamaktadır ki bu sır; sabır ve namazdır.
Namaz Bir Gönül Alışverişidir
Namazı bir borç savar gibi kılmak ehl-i irfan tarafından münasip görülmemiştir. Allah dostları namazı fani ile bakinin bir sohbeti olarak nitelendirmişlerdir. Nitekim bu buluşmaya işaret eden Peygamber Efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem de namazın kulun miracı olduğunu ifade buyurmuştur.
Namaz Dünyevi Nesnelerden Hayırlıdır
Namaz her türlü dünya metaından bizim için daha hayırlıdır. Bunu bir misalle açıklayalım: Her gün camiye gelip namaz kılanlara birer altın dağıtıldığını öğrensek hepimiz her gün camiye koşarız. Oysa Allah Resulü sallellahü aleyhi ve sellem buyurmaktadır ki: “Sabah namazının sünneti dünya ve içindeki her şeyden daha hayırlıdır.” (Müslim, Müsafirin, 96) Sünnet namazlar bile bu kadar kıymetli ise kim bilir Allah katında farz namazlar ne kadar kıymetlidir.
Namazda Devamlılık Esastır
Kur’an-ı Kerim’de namazla ilgili ayetlerde geçen “egıymus salah” ifadesini izah eden müfessirlerimiz, bu kelimenin namazı ayakta tutma anlamına geldiğini ve namazda devamlılığa işaret ettiğini söylemektedirler. Namazda devamlılığı sağlamamız için her namazda bir sonraki namaza kavuşmak için dua etmeli, her daim namazı aksatma korkusuyla yaşamalıyız.
Namazı Önemsemeliyiz
Başta Peygamber Efendimiz olmak üzere ilk Müslümanlar namaz konusunda son derece ehemmiyet göstermişlerdir. Hz. Ömer’in mescitte suikasta uğraması ile ilgili şöyle bir detay anlatılmaktadır: Hz. Ömer yarasının acısı ile baygınlık geçirdiğinde kolay kolay uyanamamıştır. O esnada Misver b. Mahreme adlı bir sahabenin, “Namazı hatırlatın başka türlü uyandıramazsınız” demesi üzerine kendisine “namaz vakti geldi” denilerek namaz hatırlatılmıştır. Bunun üzerine Hz. Ömer gözlerini açmıştır. Yine başka bir misal de şudur ki: Hanımının bildirdiğine göre Hz. Osman şehit edildiği gece sabaha kadar namaz kılmıştır.
Savaşta Bile Namaz Terk Edilmez
Nisa suresi 102. ayet-i kerimede müminlerin bir kısmı savaşırken bir kısmının da namaz kılması emredilmektedir. Misalen Bedir Savaşı’nda Müslümanlar 314 kişi, düşman ise 1000 kişi olmasına rağmen, Müslümanlar namazlarını bırakmamış ve nöbetleşe kılmışlardır. İlk Müslümanlar bu zor ortamda bile namazını bırakmazken bugün bilhassa rahatlık içinde yaşayan bizlerin bu konuda bir bahanesi olmaması gerekir.
Namazsızlık Büyük Kötülüktür
Son devrin alimlerinden Mehmet Zahid Kotku Hazretleri; “En büyük kötülük namazsızlıktır” buyurmuşlardır. Namazsız insanın son nefeste iman ile gidememe riski yüksektir. Rivayet olunduğuna göre asr-ı saadette bir genç ölüm döşeğinde, kelimeyi şahadet getiremez. Konu Efendimize iletildiğinde Efendimiz baraj sorusunu sorar; “O genç namazını kılar mıydı?” Cevaben evet denilince Efendimiz onu ziyarete gider. Sonra meselenin o gencin annesi ile ilgili bir kul hakkı meselesi olduğu anlaşılır. Annesi çağrılır ve hakkı helal ettirilir. (Bkz, Tabarani)
Namazsız Dinde Hayır Yoktur
Kur’an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerde namazsız bir din anlayışı reddedilmiştir. Dolayısıyla namazsız insanların din konusunda ahkam kesmelerine itibar edilmemelidir. Bu tarz insanların din anlayışında, mutlaka birtakım sıkıntılar olacaktır. Rivayete göre Sakif kabilesinden bazı kimseler Efendimiz’in yanına geliyor: “Biz Müslüman olacağız ama bazı şartlarımız var” diyorlar. “Biz Müslüman olacağız ama zekât vermeyelim” diyorlar. Tabii tedricilik olduğu için onları ısındırmak anlamında “olabilir” deniliyor. ”Biz cihada gelmek istemiyoruz” diyorlar. Efendimiz “Tamam gelmeyebilirsiniz” diyor. “Bize namaz ağır gelir” deyince Efendimiz: “İşte bu olmaz, namazsız dinde hayır yoktur” buyuruyor. (Bkz. Ebu Davut, Haraç, 26)
Namazlar Cemaatle Kılınmalıdır
Cemaatle kılınan namazların yirmi yedi derece daha fazla sevaplı olduğu bilinmektedir. Dolayısıyla namazla diriliş camilerde gerçekleşecektir. Efendimizin hicret esnasında kumluk ve kayalık bir yerde derme çatma bir şekilde Kuba Mescidi’ni inşa etmesi, ardından Medine’de de ilk iş olarak bir mescit yaptırması dinimizde camilerin önemini göstermesi açısından manidardır.
Bazı Sünnet Namazlar Evde Kılınmalıdır
Sünnet-i seniye gereği bazı sünnet namazlarının evde kılınmasında fayda vardır. Çünkü bilhassa çocuklar ortamdan çok etkilenmektedirler. Evdeki küçük çocukların da bu atmosferden nasiplenmesi için bazı sünnet namazlar evde kılınmalıdır.
Dostlarımıza Namazı Tavsiye Etmeliyiz
Ramazan Kayan hocanın bir yazısında ifade ettiği gibi: “Namazına karışamadığımız dostluklar aldatıcıdır.” Gerçekten de bir dostumuza ebedi kurtuluş yolu olan namazı tavsiye edemiyorsak o bizim gerçek dostumuz değil demektir. İnsan dostunun dünyasını ve ahiretini düşünmek durumundadır.
Erkekler Namazı Takkeli Kılmalıdır
İlmihal kitaplarımızdan bildirildiğine göre erkeklerin başı açık olarak namaz kılmaları mekruh olduğundan dolayı takke kullanmak ihmal edilmemelidir. Bununla ilgili olarak bir anımı paylaşmak istiyorum: Mehmet Şevket Eygi Bey ile bir gün namaza doğru giderken; “Senin takken var mı?” diye sordu. “Yok” dedim. Bana şöyle bir soru yöneltti: “Peygamber Efendimizin ihram dışında bir sefer bile başı açık namaz kıldığını duydun mu?” Sorunun ardından cevabını da kendisi verdi: “Peygamber Efendimiz bir sefer bile başı açık namaz kılmamıştır."
Kavun Karpuz Kıssası
Namazda her birimizin aklına türlü türlü şeyler gelir. Aklımıza gelen bu şeylerden dolayı huşuyu yakalamakta zorlanırız Bu konuya dikkat çeken güzel bir kıssa vardır:
Harun Reşid’in kardeşi Behlül Danâ bir gün pazarda bir tezgâh kurmuş kavun karpuz satıyormuş. Akşam olmuş, tezgâhını toplayıp sırtındaki küfeye koymuş kavun karpuzları.
Sonra sırtındaki küfe ile bir camiye girmiş ve sırtındaki küfeyi indirmeden namaza durmuş. Her secdeye gidildiğinde kavun karpuzlar bir tarafa yuvarlanıyormuş. Behlül Dânâ namazın ortasında caminin sağından solundan bunları toplayıp tekrar küfesine koyuyormuş.
Namazdan sonra cemaate demişler ki: “Ya Behlül sen ne yaptın? Namaz mı kıldın kavun karpuz mu topladın? Caminin sağında solunda dolaştın durdun.”
Behlül Dânâ da onlara şöyle cevap vermiş: “Dua edin ben caminin içini dolaştım ya siz nereleri dolaştınız? Kiminiz Bağdat’ın falan çarşısındaydınız, kiminiz falan yerde geziniyordunuz.”
Bunun üzerine herkes namaz esnasında akıllarından geçenleri düşünerek kafalarını eğmiş ve utanmışlar. Çünkü birçoklarının akılları ticaretlerinde, kimisinin evinde, kimisininki de binbir çeşit düşüncedeymiş.
Kıssadan Hisse:
Bir mümin olarak kalplerimizin daima Mevla’ya bağlı olması gerekirken, ibadetlerimizde dahi dünyevi düşünceleri aklımıza getirmekten kendimizi alamıyoruz. Namaz esnasında bile aklımıza binbir türlü şeyler geliyor. Kimimizin dersleri, kimimizin sınavları, kimimizin ticareti, kimimizin gönül işleri vs.
Bu güzel kıssada bize, kalbimizi asıl sahibine yani Yüce Mevla’ya tahsis etmemiz gerektiği en güzel şekilde anlatılıyor. Namazlarımızı Allah ile buluşma heyecanı içerisinde sanki son namazımızmış gibi kılmayı Cenab-ı Allah hepimize lütfetsin.