2011 yılından bu yana Suriye’de insanlık dramı yaşanıyor; zalim Esed ve işbirlikçi ülke avaneleri, Müslümanları, kardeşlerimizi katlediyor. Sınırımızdan sadece 65 kilometre uzaklıkta bulunan Halep’te gerçekleşen olayları televizyon ve gazetelerden, sosyal medyadan her gün görüyoruz. Aslında bunları görmek de bize normal gelir oldu; ”vay vah” demek sıradan, ”bugün kaç kişi ölmüş?” diye sormak olağan bir durum oldu. Hatay’ın Türkiye’ye bağlandığı 1939 yılındaki referandumda ”Hatay Türkiye’ye bağlansın” diye oy kullanan Bayır Bucak Türkmenleri’nin olduğu bölge, daha sonraki süreçte kirli senaryolar sonucunda Suriye topraklarına katılmış. Bu durumda da aileler bölünmüş, kimliği; aslı Türkiye’de olanlar; hatta akraba ziyareti için Bayır Bucak’a gidenler daha sonra Türkiye’ye dönememiş, yıllardır orada yaşar olup; Suriyeliye dönüşmüşler... Şimdi Suriye’nin, Halep’in, Türkmen Dağı’nın hali ortadadır; kardeşlerimiz bombalar altında. Çocuklar birer birer ölürken, onlara yiyecek ekmek bulamayan anneler kahrolurken, dünya Suriye’deki zulmü izlemeye devam ediyor. Bu yüzden biz asla ”Suriye’den bize ne?” diyemeyiz. Din kardeşliğini, aynı coğrafyanın çocuğu olmamızı, yukarıda da belirttiğimiz gibi akrabalığımızı bir kenara bıraksak bile insanlık için yapamayız bunu... Hiç değilse ülkemizdeki muhacirlere kapılarımızı açarız, Suriye meselesini daimi gündemde tutarız. ”Halep de Türkmen Dağı da Türkiye’nin gündemidir” deriz...