Türklerin elindeki para ve imkân daha önce gelen Araplara göre çok değil. Ancak önemli bir fark var. Siz ne yapacağınızı biliyorsunuz. Nedense hadis-i şeriflerin müjdeleri de size daha çok işliyor. Allah Resulü buyurur ki, “Kim Allah’ın kullarının yardımına koşarsa, Allah da onun yardımında olur.” Türkiye’nin son dönemde geçtiği süreci biliyoruz. Allah size yardım ediyor. Çünkü siz, Allah’ın kullarına yardımı kendinize görev bilmişsiniz.
Hac dönüşü bir yerli kardeşimize hayırlı olsun ziyaretine gittik. Arkadaşımız Dr. Koti, Tunus’ta doktorasını yapmış, dünyanın farklı bölgelerini ve insanlarını tanıyan münevver ve entelektüel bir sima.
Ziyaretimiz için teşekkürlerini bildirdi. Sonunda da bizim için calib-i dikkat olan bir Türkiye ve Türk hizmeti değerlendirmesinde bulundu. Bakmasını bilen özel bir göz olunca, kayda değer şeyler gördüğünü kabul etmek gerekiyor. Şöyle devam etti:
Önce burası Afrika… Daha çok almaya çalışmış ve uzun yıllar sömürülmüş bir toprak. Halk bu sömürüden sadece bedenen yorulmamış. Zihnen de yorulmuş ve dumura uğramış. Daha önceki yıllarda başta Suudi Arabistan olmak üzere birçok Arap ülkesi buraya hizmet ve hayır için geldiler. Onların cebinde daha çok paraları vardı. Geldiler, insanlara yardım ettiler. Burada aracılar kullandılar. Elbette sevap hanesine yazılacak güzel işler de yaptılar. Ama sadece bu topraklardaki insanların karınlarını doyurdular. Onların kafasıyla ve kalbiyle ilgilenmediler.
Ama ne zaman ki Türkler geldi, bakış açısı değişti. Onlar, sadece insanların açlığını giderecek imkânları vermediler. Bunların yanında bu toprakların mazlum halkının kafalarıyla da ilgilendiler. Önce onlardan kardeş olduğumuzu ve farklılıkların ayraç değil, ayet olduğunu anladık. Onlar, bize kardeş olmanın tadını yaşattılar. Sonra imkânlarıyla halkın sadece midesine çalışmadılar. Onların kalplerini ve kafalarını daha da önemsediler.
Ben, Franko - Arap denilen eski usul medresede okudum. Sonra Fransız lisesine devam ettim. Yıllar sürdü. Yurt dışına gittim, doktoramı bitirdim ve döndüm. Ama bugün ülkemde aynı şekilde hem medreseyi, hem de Fransız okulunu okuyacak çalışkan öğrenci bulmak zor. Bana “Sen Arapça üzerine doktora yaptın. Neden bir lisede çalışıyorsun da bir Arapça medresesinde çalışmıyorsun?” diye sordular. Hem de sorarken gülerek… Ben de onlara aynı şekilde gülerek cevap verdim.
“Sizin sorunuzu cevabını siz de biliyorsunuz. Çünkü bu ülkede sadece Arapça eğitim veren medreselerden mezun olmak, ümmetin evlatlarını bir yere getirmiyor. Ülkemdeki %60 civarında olan Müslümanların hayatını ve sosyal konumunu değiştirmiyor. Ben bugün Türklerin kurduğu ve kendi ülkelerinde yıllardır tecrübe edip başarısını kanıtladıkları bir lisede çalışıyorum. Onlar, dinlerini öğrenerek mezun olacaklar ve ülkemde söz sahibi olacaklar…”
Okuldaki öğrencilerim; “Genç yaşta olsanız ne yapardınız?” diye sordular. Onlara da “Bu lisede öğrenci olurdum” dedim. Şimdi geldiğim yolu daha kısa yürüyerek ulaşacağım çünkü…
Aslında Türklerin elindeki para ve imkân daha önce gelen Araplara göre çok değil. Ancak önemli bir fark var. Siz ne yapacağınızı biliyorsunuz. Nedense hadis-i şeriflerin müjdeleri de size daha çok işliyor. Allah Resulü buyurur ki, “Kim Allah’ın kullarının yardımına koşarsa, Allah da onun yardımında olur.”
Türkiye’nin son dönemde geçtiği süreci biliyoruz. Allah size yardım ediyor. Çünkü siz, Allah’ın kullarına yardımı kendinize görev bilmişsiniz. Türklerin bu yardımda bir diğer özellikleri ise, sanki İnsan Suresi’nin 7-11. ayetleri sizin için inmiş de bunu alıp kendinize rehber edinmişsiniz. “Biz, sizi sadece Allah için doyururuz. Sizden bir karşılık ve teşekkür de istemeyiz. Biz, zor ve asık çehreli bir gün hakkında Rabbimizden korkarız…” Bu haslet sizin ektiğiniz tohumları daha çok yeşertiyor…
Aynı binada mesai yaptığımız bir arkadaşın gönül almak için yaptığı övgüler değildi bunlar. Yer yer heyecanından ayağa doğrulduğu, samimi ve içten değerlendirmeleri ve üslubumuza ait yaptığı vurgulardı. Elbette böyle görülüyor olmak bizi memnun etti.
Hamd etmekten başka yapılabilecek bir şey de görmedik. Elhamdülillahirabbil alemin.