Kişiliğimizin ve hayatımızın büyük oranda şekillendiği döneme tekabül eden üniversiteleri, en iyi o üniversitelerin sıralarında dirsek çürütenler bilir. Büyük hayallerle çalışıp kazandığımız üniversiteler biz gençler için ne anlam ifade ediyor? Üniversiteye gelirken kurduğumuz hayalleri üniversiteye başladıktan sonra ne kadar gerçekleştirebildik? Üniversite bize ne katıyor? Umduğumuzu bulabildik mi? İşte tüm bu soruları üniversite okuyan genç arkadaşlarımıza yönelttik.
Muhammed Karataş / İstanbul Ticaret Üniversitesi – İç Mimarlık
Her yıl binlerce öğrenci üniversiteye yerleşirken, binlerce öğrenci ise okullarını bitirip meslek hayatına atılıyor. Önemli olan ne üniversite kazanmak ne de üniversiteyi bitirmek. Önemli olan bu ikisi arasındaki 4-5 yıllık süre zarfında öğrencinin mesleki, kültürel ve manevi yönlerden kendini geliştirmesidir. Hayatımızın en güzel senelerinde yapacağımız çalışmalar bizim hayatımıza yön verecek, bizleri belirli bir yere getirecek. İşte üniversite benim bunun farkına varmamı sağladı ve bir daha dönmek istesekte dönemeyeceğimiz bu 4-5 seneyi daha verimli nasıl geçirebileceğimi sorgulattı.
Enes Kaşkaş / İstanbul Üniversitesi – İlahiyat Fakültesi
Üniversiteye gelirken "yaşamayı" bekliyordum. Gelince gördüm ki böyle bir ortamda yaşayabilmek için önce "yaşatmak" gerekiyor... Şimdi bu yolda gayret ediyorum.
Mehmet Zahit Taşar/ Marmara Üniversitesi - İşletme
Üniversitede karşılaştığım en çarpıcı gerçek, önceleri "İngilizce benim ne işime yarayacak" düşüncesiyle hiçbir zaman önem vermediğim hatta sevmediğim bir dilin, hayatıma bu kadar girmesi ve aynı zamanda buna mecbur kalmam…
Bölümüm itibariyle çok canlı, pratiğe dayalı bir eğitim sistemini düşünürken, 3. sınıfta olmama rağmen hala teorilerin havada uçuştuğu derslerimize devam ediyoruz.
Her üniversite öğrencisinin isteyeceği sosyal ortamları, yeşil alanları bol olan ferah bir kampüs ortamını ben de isterken kendimi etrafı sitelerle sarılmış, lise binalarından daha küçük kampüste bulunca bu arzum da içimde kaldı.
Biraz olumsuz bir tablo çizmiş olsam da bu küçük konulardan daha önemli güzel bir konu var:
Üniversite hayatımda içerisinde bulunup, faaliyetlerine ve projelerine katılma fırsatı bulduğum elimden geldiğince de hizmet etmeye çalıştığım birçok dernek ve vakıfta birçok arkadaş edinme, kendimi geliştirme, yeni dertler edinme fırsatı buldum. Her biri bir üniversite oldu benim için.
Hüseyin Kirazlı / İstanbul Üniversitesi – İlahiyat Fakültesi
Üniversiteme başlamadan önce üniversitedeki öğrencilik yıllarımın fevkalade aktif geçeceğini umut ediyordum. “Aktif” kelimesinden kastım kendi kültür ve sanat düzeyimi yükseltebilecek kurslara katılabilmekten, üniversitede mensubu bulunduğum kulüple güzel ve yararlı organizasyonlar oluşturabilmekten veya en azından onlara katılabilmekten bahsediyorum.Üniversitemi kazanmak için sınava çalıştığım yıllarda internetten gördüğüm İstanbul`un çeşitli güzel yerlerini ve müzelerini gezmeyi de buna katabiliriz. Lakin üniversitemin ancak 4. senesinde nihayet bir ud kursuna yazılabilmekle birlikte İstanbul`u da layıkıyla gezebildiğim söylenemez. Üniversitede mensubu bulunduğum kulüple yararlı organizasyonlar tertip etmek şöyle dursun mensubu olduğum herhangi bir kulüp dahi yok.
Monoton bir üniversite hayatı geçiriyorum. Bunun böyle olmasında üniversite derslerimizin ağır olması önemli bir yer tutsa da kendi “tembelliğimin” de önemli bir rolü var.
Her şeye rağmen çok güzel insanlar tanıdım ve çok güzel dostlar edindim hamdolsun.
Ahmet Yıldız / Üsküdar Üniversitesi – Ortopedik Protez ve Ortez
Üniversitelere baktığımızda öğretmenler ezberletmeye, öğrenciler ezberlemeye doğru yol almış gidiyor ve bu süreçte öğrenme kavramı ortadan kayboluyor.
Bence dersler ezbere dayalı değil de mantık çerçevesinde olmalı.Bu mantık hem öğretici, hem yenilikçi, hem de girişimci yapmalı öğrencileri.
Üniversitede öğreticiliği umuyordum. Ancak ezberi buldum.
Uğur Tutkun / İstanbul Aydın Üniversitesi – Çocuk Gelişimi
Karadeniz’de doğmanın verdiği fişek ruhlulukla İstanbul’a geldiğimde bu şehrin azizliğini damarlarımda hissettim. Bu sebepten ötürü İstanbul’un eğitim anlamında zirvede olduğu bilincinin yanı sıra eğitim, proje, ürün-veri mekanizmasının da tepesinde olduğu kanaatindeyim.
Eski bir yer olmasına rağmen hala canlılığını yitirmeyen yaşayan şehir İstanbul’un hızlı akışının üniversite eğitimine yansıyacağı düşüncesindeyim. Hatta burada eğitimin yanında staj, iş gibi olanakların da kaliteli ve yaygın olduğunu düşünüyorum.
Muhammed Arif Bayram / Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi - İlkokul Matematik Öğretmenliği
Üniversitemde aradığım kitabı bulabileceğim ve içi her zaman öğrencilerle dolu olan bir kütüphanenin olmasını istiyordum. Ama kitap bakımından yetersiz ve sadece sınav haftaları dolu olan bir kütüphane ile karşılaştım. Kendini yetiştirmiş ve bunları bizlere aktaracak akademisyenlerle karşılaşmayı umuyordum. Ama sadece kariyerini ve maddiyatı düşünen akademisyenlerle karşılaştım. Hayallerimdeki üniversite ile karşılaşmamış olabilirim ama hayallerimi “hayalimdeki üniversiteyi inşa edecek bir akademisyen” olarak değiştirmeye karar verdim.
Talha Görgülü / Düzce Üniversitesi – Uluslararası Ticaret
Açıkçası üniversiteye başlamadan önce üniversitelilerin biraz daha kalburüstü öğrenciler olacağını düşünüyordum. Maalesef bu konuda hayal kırıklığına uğradım. O kadar çok boş vakit geçiren, amaçsız ve hedefsiz öğrenci var ki! Üniversiteyi "özgürlükler ülkesi" olarak görenler zannedersem üniversitelerin kalitesini düşürüyor.