Müfessir İsmail Hakkı Bursevî Hazretleri buyurur:
“Bir kemik parçası olan kulağa işittiren, yağdan oluşan göz yuvarlağına gördüren, bir et parçası olan dili konuşturan; bitkileri meyve ve dâneleriyle, hayvanları etleri ve yağlarıyla, yeryüzünü ağaçları ve nehirleriyle, gökyüzünü yıldızlarıyla ve onların ışıklarıyla donatan; geceyi insanların dinlenmesine tahsis eden; gündüzleri sayısız nîmetlerinden dilediği kadarını lûtfeden Allâh’ın şânı ne yücedir!
Sen O’na lâyıkıyla kulluk edemediğin hâlde, O sanki senden başka bir kulu yokmuş gibi, seni terbiye edip beslemektedir. Sen ise kullukta sanki O’ndan başka bir (sığınak, barınak ve dayanağın) daha varmış gibi davranmaktasın. (Bu ne dehşetli bir gaflettir!)” (Bkz. Rûhu’l-Beyân Kur’ân Meâli ve Tefsiri, I, 94-95)