
Yahudilerin en mutlu çağları Hz. Dâvud ve Süleyman (a.s.) zamanından sonra İslâm hâkimiyeti döneminde gerçekleşmiştir. Bu dönemlerin dışında çoğunlukla büyük bir zulüm ve baskı altında yaşamışlardır. Mesela onlar, Bizans toprakları içinde yaşadıkları dönemlerde de, birçok baskı, haksızlık ve zulümle karşılaşmışlardı. Öyle ki, o dönemde bütün sinagoglar kiliseye çevriliyor ve Yahudiler Hıristiyan olmaya zorlanıyorlardı.
Müslüman Türklerin Anadolu’ya ayak bastığı andan itibaren Yahudiler, nefes almaya başladılar. Binlerce Yahudi, Anadolu Selçuklu Devleti topraklarına sığındı. Osmanlı Devleti’yle birlikte ise tarihlerinin en uzun süreli mutlu çağlarına girdiler. Nitekim Haham Isaac Tzarfati, Almanya’daki Yahudileri bir mektupla Türkiye’ye göç etmeye çağırıyor ve şöyle yazıyordu:
“Kardeşlerim, ben de Almanya’da doğdum. Ama, ülkemden çıkarıldım ve Allah’ın kutsadığı Türk topraklarına geldim. Burada huzur ve mutluluk buldum. Burada Allah’ın bize verdiği nimetlerin 10’da 1’ini bile bilseniz, ne yapar yapar buraya gelirsiniz. Burada şikâyet edeceğimiz hiçbir şey yok. Büyük servetlerimiz var; ellerimiz altın ve gümüş dolu. Ne ağır vergiler söz konusu, ne de ticaretimize bir engel. Her şey ucuz ve hepimiz huzur ve hürriyet içinde yaşıyoruz. Burada Yahudileri, bir utanç forması olarak sarı şapka giymeye de zorlamıyorlar. Uyanın kardeşlerim, her şeyinizi toplayıp buraya gelin.” (S. J. Shaw, The Jews of the Ottoman Empire and the Turkish Republic’ten The Fountain, s. 8)