Hz. Ömer bir kavmin kapısı önünden geçiyordu. Kapının önünde yaşlı ve âmâ bir yoksulun dilendiğini gördü. Arkasından yaklaşıp koluna dokundu ve:
“–Sen ehl-i kitâbın hangi sınıfındansın?” diye sordu. Yaşlı zât yahudî olduğunu söyledi. Hz. Ömer:
“–Seni bu hâle düşüren sebep nedir?” dedi. Âmâ Yahudî:
“–Benden cizye alındığı için, bir de ihtiyaç sâhibi ve yaşlı olduğum için bu hâllere düştüm” dedi.
Ömer (r.a) âmâ yahudînin elinden tuttu ve onu evine götürdü. Evde bulabildiği bazı şeyleri kendisine verdi. Sonra Beytülmâl sorumlusunu çağırdı ve ona şu talimatı verdi:
“–Bu ve bunun gibi olanlara dikkat et! Allah’a yemin ederim, eğer biz gençliğinin verimli çağında ondan istifade eder, yaşlanıp çöktüğünde de böyle sefil bırakırsak, hiç de insaflı davranmış olmayız. «Sadakalar (zekâtlar) Allah’tan bir farz olarak ancak, fakirlere, yoksullara… mahsustur.» (Tevbe, 60) âyetinde bahsedilen «fakirler» sınıfına sadece müslümanlar dâhil olabilir. Ancak «yoksullar» sınıfına gayr-i müslimler de dâhildir. Bu zât da ehl-i kitâbın yoksullarındandır.”
Bu hâdiseden sonra Hz. Ömer, o ve benzerlerinden cizyeyi kaldırdı. (Ebû Yûsuf, Kitâbu’l-Harâc, Dâru’s-Salâh, ts., s. 259-260)