
“Dilde, Fikirde, İş’de Birlik!”
O’nun hikâyesi 1851’de Kırım’ın Bahçesaray şehrinde başlar. Osmanlı’nın ve Osmanlı Türkçe’sinin aşığı bir Kırım Tatarı’nın hikâyesidir bu. Coğrafyamızın yetiştirdiği en önemli düşünürlerden biri, gerçek bir dil ve millet sevdalısı.
Babası emekli teğmen Mustafa Alioğlu Gasprinskiy, annesi köklü bir mirza ailesinin kızı Fatma Sultan’dır. Gaspıralı İsmail Bey, Osmanlı’da özel statüsü olan ama o zamanlar Rusların hâkimiyetine girmiş Kırım’da, oldukça varlıklı bir ailede büyümüştür. Mahalli bir Müslüman mektebinde eğitime başlar. Ardından askeri okula gider. Moskova’daki Harp Okulu’na başlar. Fakat tercihini askeriyeden yana değil, eğitimden yana kullanır. Moskova’da okuduğu dönemde Rus fikir hayatını ve aydınlarını yakından tanımaya çalışır. Bu fikirler arasında en fazla öne çıkan Panslavist (Slav ırkının birliği) ve Rus milliyetçisi görüşler onu rahatsız eder. Muhtemelen ileride kuvvetli bir şekilde savunacağı Türk birliği düşüncesini o zaman hayal etmeye başlamıştır.
Henüz 21 Yaşındayken Yaptı
Meşhur Girit isyanında Rumlara karşı Osmanlı askerlerine katılmak üzere İstanbul’a geçmeye çalışır, fakat Yunanistan’da yakalanır. Moskova’da Harp Okulu okumuş biri olmasına rağmen kendini Rusya’ya değil, Osmanlı’ya bağlı hisseder. O’nun en büyük rüyası, Rusya’nın hâkim olduğu bölgelerdeki Müslümanlara ve Türklere yardımcı olmaktır.
Yunanistan’da yakalanmasının ardından öğrencilikten atılır. Bahçesaray’da Rusça öğretmenliğine başlar. Rus edebi ve felsefi eserlerini okumaya başlar. Henüz 21 yaşında iken, Kırım’dan ayrılarak, Viyana, Münih ve Stuttgart üzerinden Paris’e gider. Yaklaşık iki yıl burada kalır. Rus yazar Ivan Turgenyev’e asistanlık yapar. Tercümanlık işleriyle geçimini sağlar. Oradan İstanbul’a geçer. Bir yıla yakın bir süre burada kalır, pek çok tanışıklık ve tecrübe edinir. Tekrar Kırım’a döner. Fikirlerinin yerleşmesinde, Paris ve İstanbul ziyaretleri önemli bir yer tutacaktır.
Rus Müslümanlığı
1878’de, 27 yaşında iken Bahçesaray belediye başkanlığına seçilir. Yaklaşık 6 yıl bu görevi sürdürür. Kırım Tatarları genel olarak kendi kabuğunda yaşayan insanlardır fakat Gaspıralı farklı bir şey denemek ister. Rusya içerisinde pek çok yere ziyaretler gerçekleştirir. Yabancı hâkimiyetinde yaşayan soydaş ve dindaşlarını uyandırmak, onların seslerine daha gür bir ses katmak arzusundadır.
1881’de, Rusça yayımlanan Tavrida isimli gazetede “Rus Müslümanlığı” başlıklı seri yazılar yazar. Bu onun için yeterli değildir, Türkçe bir yayına ihtiyacı vardır. Şinasi’nin İstanbul’da çıkardığı Tercüman-ı Ahvâl’den etkilenmiş olacak ki, Tercüman-ı Ahvâl-i Zaman isimli, Rus topraklarında Türkçe yayın yapan ve baskılara rağmen aralıklarla 33 yıl çıkacak olan bir gazeteye başlar. Hatta kendi imkânlarıyla, yakın arkadaşları ve ailesinden destek alarak, Arapça harfleri basabileceği kendi matbaasını kurar. Bu sessiz bir devrimdir.
Kalıcı İşler Yapmak İstiyorsanız, Eğitim Şart
Gaspıralı İsmail Bey oldukça dertli bir adamdır. İçinde yaşadığı toplumun, özellikle Türk ve Müslüman toplulukların sıkıntılarına çözüm olmak ister. 3 yoldan bu meseleyi çözmeyi kafasına koyar. Birincisi siyaset. Doğduğu şehrin başkanı olur. Defalarca Rus yönetimiyle baskıları hafifletmesi için mücadele eder. İkincisi dil. Bunu yazarak, anlatarak yapmaya çalışır. Gazete çıkartır, neşriyatlarda bulunur. “Dilde ve fikirde birlik” çağrıları yapar. Fakat kimseyi ürkütmeden bunu yapmaya gayret eder. Üçüncüsü eğitim. Eğitimsiz hiçbir şeyin kalıcı olmayacağının farkındadır.
“Usûl-i Cedid” adını verdiği bir öğretim metodu geliştirir. Bu yöntem ile hiç bilmeyen birine 40 günde dil öğretilebileceğini iddia eder. İddiasını da ispat eder. Kısa sürede ülkenin her yerine bu metodla eğitim veren okullar açar. İlk usûl-i cedid mektebinin açılmasının üzerinden on yıl geçmemişti ki, hocaların, esnaf ve Müslüman zenginlerin desteği ile kısa denilebilecek bir sürede 5 bin okul açılır. Hatta bu okuldan mezun olanların etkisi o kadar büyük olmuştur ki, onlara bir isim bile takılmıştır: Cedidciler.
O’na göre, eğitim sistemi ana dilin öğretimine hizmet etmeli ve dini bilgiler ile dünyevi bilgileri ihtiva etmelidir. Geliştirdiği etiğim metodunda, öğretim zamanlarına ve öğrenci sayısına kadar her şeyi ince ince tasarlamıştır. Okulda sınavların bilinmediği bir zamanda O, hafta ve dönem sonlarında imtihanlar koyar. Kendisi müfredat oluşturur ve ders kitaplarının yeniden düzenlenmesini sağlar. O’na göre mutlaka milli ruh ve İslam bilgisi olmalıdır. Ders verecek öğretmenleri başlangıçta kendisi kursa alır. Üstelik bütün bunlar hiç de kolay olmamıştır.
Usûl-i Cedid’i farklı ülkelere, özellikle Hindistan’a yaymaya yönelik çalışmalar yapar. Diğer taraftan Müslüman toplulukları teşkilatlandırmaya gayret eder. Osmanlı’daki İslamcılık ve Türkçülük akımlarının yükselişiyle paralel olarak Gaspıralı’da bu akımları Rusya’da uygulamaya çalışır. Bazı tarihçilere göre Gaspıralı’dan bağımsız bir Türkçülük tarihi yazmak zordur.
“Usûl-i Cedid” adını verdiği bir öğretim metodu geliştirir. Bu yöntem ile hiç bilmeyen birine 40 günde dil öğretilebileceğini iddia eder. İddiasını da ispat eder. Kısa sürede ülkenin her yerine bu metodla eğitim veren okullar açar.
Rusya’da Müslümanlık Mücadelesi
Rusya Müslümanlarının toplanacağı bir kongre tertipler. Tarih 28 Ağustos 1905. Bir gemi ile nehir gezintisi süsü verilerek toplanan kongrede Gaspıralı başkan seçilir. Her sahada teşkilatlanma kararı alınır. Kısa süre sonra Devlet Duması’na (bir nevi Meclis) 25 milletvekili gönderilir. İttifâk-ı Müslimin adlı bir parti bile kurulur. En büyük hedefleri tüm Rusya’daki Müslümanların eğitim sistemlerinin birleştirilmesidir. Eğitim dilinin Osmanlı Türkçesi olmasını talep ederler.
Gaspıralı, Bahçesaray’da bir kadın, bir çocuk ve bir de mizah dergisi çıkartır. Zira dergisiz olmaz. Rusya’daki kısmi hürriyet ortamı yerini tekrar baskıya bırakır. Fakat bu Gaspıralı’nın gayretlerini etkilemez. Kahire’de bir dünya Müslümanları Kongresi toplama teşebbüsünde bulunur. Üç defa Kırım ve Mısır arasında gidip gelir. Osmanlı’dan ne yazık ki yeterli desteği alamaz. Mehmet Akif’in öncülüğünde çıkan Sırât-ı Müstakîm dergisinde, Gaspıralı’nın fikirleri uzun süre tartışılır. Hatta kongrenin, Kahire yerine İstanbul’da toplanması savunulur ama maalesef kongre hiçbir zaman toplanamaz. İsmail Bey, tüm bunların yanında 17 kitap yazar, bunların içerisinde romanlar da vardır.
Babam Gaspıralı
Gaspıralı’nın nasıl bir kişiliğe sahip olduğunu en iyi, yakınlarından öğrenebiliriz. Kızı Şefika Gaspıralı anlatıyor: Babam, şen, konuşkan ve güleç yüzlü bir insandı. Eğlenceyi severdi. Yaz aylarında bahçede şenlikler tertip eder, oyunlarla misafirlerini ağırlardı. İkramın başta geleni çiğbörek olurdu. Türkü dinlemeyi severdi. Bahçe bakımı ile ilgilenirdi. Babamın insan terbiyesinde önem verdiği cihet, sabır ve tevazu idi. Biz evlatlarına her fırsatta bunların faziletini anlatırdı. Evinde her dönemde iki, üç hizmetçi kız bulunur, zamanı gelince onların çeyizlerini yapar ve evlendirirdi. İyilik ve hayır işlerini severdi. Bir fırınla anlaşır, Ramazan boyunca yüz fakire pide dağıtırdı.
Gayretleriyle, dertleriyle ve Türkçe düşünen bir ideolog olmasıyla tanıdığımız Gaspıralı İsmail Bey’in sağlığı yoğun faaliyetleri esnasında gitgide bozulur ve Eylül 1914’te doğduğu yerde, Bahçesaray’da vefat eder. Cenazesine çok kalabalık bir topluluk iştirak eder. Rabbimiz O’na da bize de rahmet etsin.