“Cenneti her zaman kitaplarla dolu bir yer olarak düşledim.” Jorge Luis Borges
KİTABIN ADI: Duvar (The Wall) Editura Yayınları, 256 sayfa.
YAZARI: William Sutcliffe
Duvarla ikiye ayrılmış bir coğrafyada geçer hikaye. Bir yanda güçlü ve zenginlerin yaşadığı bölge, öbür tarafta ise onların sultasında varolmaya çalışan fakir bir toplum vardır. Hayatı, üstünlerin yaşadığı tarafta tanımış olan genç Yaşu, bir gün topunu ararken kendini bir tünelin önünde bulur ve tünel onu, “terörist ve düşman“ olarak bildiği karşı bölgeye doğru tehlikeli bir yolculuğa çıkarır. Bu aynı zamanda, üstünlük, ötekileştirme ve adalet kavramlarını sorgulayan Yaşu’nun, kendini bulabilme yolculuğudur.
Soğuk bir kelime, “duvar”, kelimelerin bittiği yer sanki! Sutcliffe, duvar metaforunu seçmesinin sebebini şöyle açıklıyor: “Çağımızın hikâyesi sahip olanlarla olmayanlar arasında bölünmüş bir dünyadan ibaret. İsrail ile Filistin arasındaki Batı Şeria Duvarı bu durumun özel bir örneği, öte yandan her yerde olagelen bu tarz şeylerin de bir sembolü.”
Kendisi de bir Yahudi olan Sutcliffe, İsrail devletini eleştirmemeleri yönünde üzerlerindeki yoğun baskıya rağmen bu kitabı yazmak zorunda oluşunu şöyle ifade ediyor: “Yahudi halkının tarihten çıkarması gereken en önemli ders adaletsizlik, baskı ve ırkçılık karşısında susmanın ahlakdışı olduğudur. İsrail dâhil herhangi bir devlete karşı beslenen körce, eleştirel olmayan bir bağlılık tehlikelidir.”
Bu cesur bir çıkış, uluslararası medyada da kendinden övgüyle söz ettirmeyi bildi: Guardian’ın “şaşırtıcı ve büyüleyici” sözlerine, Finacial Times tarafından “Sevgi, ümit ve insanlıkla harmanlanmış, herkesin keyifle okuyabileceği müthiş bir roman” yorumu eklendi. Ayrıca Filistinli yazar ve aktivist Susan Abulhawa, The Palestine Chronicle’da çıkan yazısında Duvar’ın, Filistinli olmayan bir yazar tarafından yazılmış en iyi Filistin romanı olduğunu vurguladı.