Hani; nerede kaldı Müslüman adaleti, Müslüman vicdanı? Hani zulme sessiz kalan dilsiz şeytandı? Şimdi soruyorum büküp boynumu sizlere: “Yakıştı mı Müslümana?..”
Biliyorum ki İslam; vicdan ve merhamet dinidir. Müslümansa vicdanlı insandır! Lakin yüzde 99’unun Müslüman oluşuyla övündüğümüz bu ülkede, dini kimlik istatistiğinde tavan yapan grafiklerimiz, İslam’ı yaşama ve Müslümanca tavır alma gibi hususlarda dip yapabiliyor. Üzgünüm.
Gelin şimdi size; kısmen ve bölük pörçük de olsa hepimizin az çok vakıf olduğu bir süreci bütünleyip, parçaları birleştiğinde; içler acısı halimizi ortaya koyan bir resim göstereyim...
Özgecan Aslan, Mersin’in Tarsus ilçesinde 11 Şubat 2015’te tecavüz girişimine direndiği için bir minibüste öldürüldü. Suçu, babası ve arkadaşıyla işlediğini itiraf eden Suphi Altındöken, tutuklanıp yargılandı. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldı. Ancak cezaevinde uğradığı silahlı saldırıda öldürüldü.
Cenazesi Tarsus’a götürüldü. Belediye defin izni vermeyince cenaze yeniden Adana’ya taşındı. Morgda bekletilen cenazenin, anneannesinin köyünde gömülmesi gündeme geldi. Savcı devreye girip köy muhtarı ile görüştü. Muhtardan alınan cevap ‘Biz bu cenazeyi kabul etmeyiz, kadavra yapsınlar’ oldu. Hatta köy muhtarı, kendisinden habersiz gömülmesin diye mezarlığın kapısını da kilitledi. Defin yeri bulunamayınca, basında; meftanın, Kıbrıs’ta bir kimsesizler mezarlığına gömüleceği iddia edildi. Kıbrıslılar da bu iddiaya nahoş ifadelerle tepki gösterince Kıbrıs İçişleri Bakanı, kendilerine böyle bir başvuru yapılmadığına, cesedin Kıbrıs’a getirilmesinin söz konusu olmadığına dair resmi açıklama yapmak zorunda kaldı.
Nihayet ölümünün üzerinden yaklaşık bir hafta geçmesinin ardından Suphi Altındöken’in cenazesi, olağanüstü güvenlik tedbirleri eşliğinde, gizlice yeri açıklanmayan bir mezarlığa gömüldü. Kadın cenazesi süsü verilerek...
Rezillik burada bitti mi peki? Hayır! Size cenazenin hemen ertesi günü yaşanan bir vakayı da haber vereyim de hemen sonra konuyu bağlayayım: “Dün Mersin’in Erdemli ilçesine bağlı eski sahil beldelerinden Kumkuyu’da yeni yapılmış ve kime ait olduğu bilinmeyen bir mezar, infiale neden oldu. Mezarın Suphi Altındöken’e ait olduğu iddiası kulaktan kulağa yayıldı. Oluşan tepki sebebiyle mezar resmi makamlara başvurularak açıldı. Mezarın boş çıkmasına rağmen konuyu duyan vatandaşlar mezarlığa akın etti. Babasının mezarının yanında yeni yapılmış bir mezar olduğunu öğrendiklerini ifade eden Faruk Kasap, “Gelip baktığımızda mezarın çevrilmiş olduğunu gördük. Bize dediler ki ‘Özgecan’ın katilini ... defnettiler.’ Muhtar olduğu için amcamı aradım. Durumu izah ettim” dedi. Amcasının da durumdan haberdar olduğunu ve kendisini bilgilendirdiğini anlatan Kasap, “Kendisi bana savcılık kanalıyla mezarı açtıracağını söyledi. ... Gece çok huzursuz olduk. Vatandaşlar, arkadaşlarımız bizi aradı, duyum aldıklarını söylediler. Biz bu durumdan çok rahatsız olduk...” ... “Mezar açıldı, bakıldı. Boş çıktı. Olayın aslının olmaması bizi sevindirdi. Çünkü biz burada böyle bir şeyi hayatta istemiyoruz, kabul edemeyiz. Babamın ve aile mezarlığımız olduğu için bu durum bizi çok etkiledi. Şükürler olsun böyle bir şey olmadığı ortaya çıktı” dedi. (Star, 18.04.2016)
Bu ne duyarlılık! Doğrusu haberi okurken gözlerim yaşardı(!) Meğer biz ne insaniyetli, ne masum ne temiz bir toplulukmuşuz da “içimizden biri” bir başka insana kast etti diye onun cesedini bile tahkir etmeyi insanlık vazifesi(!) olarak görürmüşüz! Yoksa Özgecan Aslan vakasının, medyatik olmasıyla konumuzun hiçbir ilgisi yok(!) Biz sadece dünyaya insanlık dersi vermek isteyen tertemiz insancıklarız(!) Nefsimiz asla; başkalarının kötülüğünü vurgulayarak, dolaylı yoldan kendimizi olduğundan iyi gösterme peşinde de değil(!) Öyle olsa riyakar bir toplum olurduk değil mi(!)
Özgecan’ın katili bir şekilde cezasını ödedi. Kısas yoluyla hem de. Cenazesine yapılanlarsa onu değil, masum annesini cezalandırmaktan başka işe yaramadı. Bütün bu süreçte morg kapılarında günlerdir sürünen, ‘Ben anneyim, otomobillerde yatıyorum. Oğlumun cenazesini toprağa vermek istiyorum. Öldü daha ne olsun. Çöpe mi atayım!’ diyerek sinir krizleri geçiren anneye...
Bir vicdanlı insan evladı da çıkıp demedi ki “Durun! Suç şahsidir, sahibi cezasını zaten ödedi, annesini cezalandırmak yanlıştır!”
Hani; nerede kaldı Müslüman adaleti, Müslüman vicdanı? Hani zulme sessiz kalan dilsiz şeytandı? Şimdi soruyorum büküp boynumu sizlere: “Yakıştı mı Müslümana?..”